22 Eylül 2013 Pazar

Hayatın Anlamı Üzerine..




Varoluşu sorgulama gibi bir denyoluk yapmak ne haddime kısa ve öz üstelik tatminkar cevaplar eldeyken anlamsız olan bir girişim . Leyleklerın gagasında geldiğimiz (yada topraktan,ya da evrensel dönüşümden her neyse herkes kendisi seçsin nasıl geldiğini ) hayatta durup da düşünmemiz gereken şeyler var. Ne için yaşadığın,mutlu olmanın senin için ne ifade ettiği, hayallerinin ne olduğu,hayattan ne anladığın gibi şeyler.

Mesela ben çok fazla kafa yorarım genelde bu tip konular üzerinde. Çünkü biri sorsa verecek cevaplarım hazır olmalı. Kim soracaksa artık bilemiyorum ama elimde kayda değer birşeyler kalmalı bu hayattan. Her gün süper monoton bir hayat yaşayıp üzerine '' ee ayşecim bugun ne öğrendin bakalım '' deyince bön bön bakmak bana göre değil. Ya da çocukluk zamanlarında yazılan kilitli hatıra defterlerindeki '' bugun uyandım kahvaltı yaptım top oynadım optum by '' dan ibaret bir yaşam fazla durgunluk ve boş bir kafadan başka bir resim çizmiyor önündeki kağıda.

Mesela ben yaşlandığımda  Alzheimmer a davetiye çıkarırcasına torunlarıma dönüp dolaşıp aynı şeyleri anlatmak istemiyorum . '' Azizcan evladım sene 2013, ben beach cluptayım, karşıdan deden geldi üstüme mojito döktü ,benim ı phone bozuldu whatsapp falan gıttı anlayacagın ,mobilite sıfır ,sonra telefoncuda karşılaştık onun da ı phone 'u bozulmuş bak sen Allahın işine'' gibi birşey anlatıp onlara bu eziyeti çektirmek istemem. Bana anlatacakları her konuya çok derin,çok tecrübesel iki çift laf edip , ''oha lan anneannem/babannem uçmuş'' dedirtip günlerce ettiğim lafa dumur olacakları ,kafa yoracakları bir nene stili çizmek istiyorum mesela.

Tabi bundan daha önemli şey benım için nene olana dek neler yaşadığım,neler hissettiğim,hayattan neler aldığım, neler kaybettiğim. Biri çıkıp da ne istiyorsun dese verecek bir cevabım yok. Çünkü ne istediğimi inanın bende bilmiyorum. Hayatı fazlaca cesur yaşıyorum çünkü. Belki de bu yuzden elimde somut bir cevap yok hayata dair. Tecrübe kazanmak için kendimi ateşe atabiliyorum mesela.Tecrübeler önemli benim için,dolu,tok bir insan olmak önemli.Bu yüzden bir müddettir ister sanalda ister gerçek yaşamda ''hayat hikayesi avcılığı '' yapmaktayım. Hikayeni anlat diyorum ve kayıt tuşuna basıyorum. Benim için hayatın anlamı insan demek bu yüzden bu kadar keyif veriyor bana .

Ama öte yandan da hayat kafa yorulmayacak kadar çok sıradan bir döngü. İçine koyduklarınla renkleniyor. İşe gidip gelmek,evi yaşanabilir zamazingolarla donatmak, güzel bir sofra,güzel bir film,dizi takip etmek,haftasonu eğlenmek,spor yapmak,içmek,yüzmek,değişik ülkeler gezmek,insanların hayat hikayelerini dinlemek,çocuk yetiştirmek,düşmek ,kalkmak bunlardan başka elimizde yapabileceğimiz somut şeyler yok. Ve insanoğlu hayatına yeni renkler arıyor.

Gelelim negatif genellemelere.

Mesela biz kadınlar bu noktaya,bu kafaya gelmişsek yeni bir rengi bir erkekte arıyoruz. Sağolsun yerli yabancı yapımcılar romantik komedileri peşpeşe vizyona soktukça filmden aldığımız '' hayatın anlamı er kişidir '' oluyor . Sonsuz olalım ,ölelim,geberelim istiyoruz. Hep mutluluk hep neşe hep aşk. Musmutlu diye bir kelime girdi mesela Türkçeye. O nedir abi ya ? mus-mutlu. Çok kızsal,çok pembe,çok ayıcıklı, çok şekerli bir kelime uydurdu melankolik hatunlar. Musmutlu ! Geçiniz efendim bu nazeninlikleri bu şirinlikleri. İnsanın dövesi geliyor ağzının üstüne üstüne dövesi..

Erkeklere gelince hayat onlar için skor demek, içmek dağıtmak,küfretmek,maç demek. Sekreter Aylin,muhasebeci kezban, HR cı necmiye, karşı komşunun tavuğu (bknz Duygu Asena- Değişen Birşey Yok adlı kitap ''Karşı Komşunun Tavuğu'' bölümü) demek . Çok azınlıklar istisna hiçbir adam da kalkıp ''yahu ben hayat arkadaşı can yoldaşı arıyorum bıktım artık ayşelerden fatmalardan o kadını arıyorum '' demiyor.

Bu sebeple sevgili melankolik hatunlar musmutlu hayatlarınızın musmutlu anlamlarını adamlara yüklemekten vazgeçiniz. Kendinize yatırım yapınız. Yapacak birşey bulamadınız mı tecrübelerinizi sayın azizim .Tüm bildiğiniz Elif Şafak olmasın. Israr etmeyip biraz da büyük üstad Duygu Asena yı okuyunuz.


http://www.netkitap.com/yazarlarx.aspx?kisiID=5875

Ve erkekler  ''çok kadın,hiç kadındır '' Lütfen hayatınızın anlamı iyi bir baba olmak olsun. Yapacağınız en güzel şey bu çünkü onun dışında bir işe yaramıyorsunuz :)





12 Eylül 2013 Perşembe

Heyecanı Biten İlişkiler ve Evlilik Üzerine..




Başlığa bakıp da heyecanı biten ve heyecanı bitmeyen ilişki ayrımı yapmayınız azizim. Her ilişki bitişlere mahkumdur. Hele ki evliliğin anlamsızlaştığı şu devirde kaçınılmaz bir ''bile bile lades'' in karşılığına denktir. Peki evlilik ilişkinin kurtarıcısı mı? Asla değil aksine iki insanın saygısını azaltan bir olgu. Doğru insan doğru zaman olayı kulli yalan. Öyle birşey yok . Sadece saygı diye birşey var. İnsanlık diye birşey var. Onun harici söylenenleri pek sallamamak lazım

Ben böyle konuşunca evlilik arifesindeki kızlar / erkekler '' yaa yapma be '' bakışı atıyor. Maalesef ki iç karartıcı olmak zorundayım :)

Sosyolojik saptamaları psikolojiye bandırıp ortaya dizersek günümüzün şaşalı yaşama , sidik yarıştırma halleri kendinden başka ikinci bir insanın sorumluluğunu alma güdüsünü törpülüyor. Erkek açısından bakalım . Abi adam evini arabasını almış ,işine gidip geliyor,anormal sosyal neden keyfinden ödün verip de çocuk yapma hevesine düşme, eve her akşam belli saatte gelme, ev alışverişi, hatunu jınekologa goturme, eve gelip çıt çıkarmadan kanepede sızamama durumuna düşsün ki. Velev ki düştü birinci gun iyi kocayı oynayacak ikinci gun iyi kocayı oynayacak üçüncü gün özüne dönecek.

Sen orda kırmızı alarmları tepene takıp adamı canlandırma,ilişkiyi canlandırma,hayatı canlandırma b planları yaparken o , o deri,beyaz ,showroom kokusu gitmemiş koşe koltukta uyuyacak. Her adam aynı değil diye kendinizi kandıradurun adamlar nette kız profılıne bakarken gıden baglantı uyarısındakı '' aga erısılemıyor'' yazısını '' aga ! erısılemıyor'' diye okuyor. Pardon da adam dediğin iki göz iki kulaktan değil çift asal sayıların egoyla çarpılıp vahdeti vucuda yerleşmesinden ibaret :)

Çok mu üstü kapalı oldu açalım hemen. Erişilemez kadın oldukça o adam o koltukta uyumaz arkadaş. Kaçacaksın,koşacaksın,topuklu ayakkabına parfum sıkıp merdivende bırakacaksın ki o adam rahat uyuyamasın. Çok mu kocakarıvari. Nah size ! Hiç mi cinderella okumadınız /izlemediniz. Hatun ayakkabıyı bilerek bıraktı kaçtı merdivende, prens kapı kapı dolandı be !

Neyse tabi masal deyip geçmemek lazım sosyal mesaj güzel kabul edin. ''ayy benımkı assssla yapmaz evlenince '' diyen varsa içinden şimdi kendisiyle yüzleşmesinin tam zamanı. Şimdi efendim evlenmeden önce kendinize sormanız gerekenler var. Ay ben seni sevdım ,sen benı sevdın hadı evlenelım gibi bir olay yok. Toz pembe bulutlara iğneyle tık tık lutfen.

 Soracağınız tek soru şu '' ben 1001 gece masallarındaki şehrazat gibi (dizi değil masal ! ) hergün Sultan'a ayrı bir masal anlatabilecek miyim? '' Her olumsuz koşula rağmen hergün değişiklik ,hergun ayrı bır entrika, hergun ayrı bir stil,hergün ayrı bir neşe,hergün ayrı bir güzellik,hergun ayrı bir zeka sunabilecek miyim? Velev ki aldatılır,sevgisiz kalır,ve daha nice pessimitliklerle karşılaşırsam aynı çizgimi bozmam derseniz evlenin arkadaş ! Mutluluklar sizin olsun :) Ama yoook '' başlarım çarkına beni beğenen böyle beğensin ,o bana ayrı güzelliklerle gelsin hergun '' derseniz hiç bulaşmayın. O adam orda uyur azizim. Net .


Kadın açısından bakarsak hatun evini arabasını almış,anormal sosyal,işine gidip geliyor ,daha cenabı Allahtan belasını mı istesin durumları. Ama dur orda. Kadın mutsuz azizim. Niye ? Çünkü kanatlarının altında ısınacağı bir erkek arıyor. Niye çünkü o '' kanatlarının altında olacagım erkek bu '' derken o kanatların aslında ısıtma özelliğinin mutasyon geçirdiğini,artık bu devirde seri üretiminin gerçekleşmediğini,yarın bir gün adamın kanatları takıp ''özgürlüğe uçup gelicem bi dur 2 dk aysel ya '' diyeceğinin farkında değil ya da şehrazat ları oynarken aslında üç maymunu oynadığının farkına varır da okkalı bir küfürle ''oynamıyorum ben yaa'' demezse ben de femen-ist değilim .

Sevgiler ,saygılar ,keep calm 'sleriniz bol olsun :)




Ps: Femen demişken bunu yeni gördüm.Femen bizleri unutmamış. Biraz geç oldu ama paylaşmakta fayda var. Bol miktarda meme içerir. +18 yobazlığına sahipler izlemesin mümkünse.

7 Eylül 2013 Cumartesi

Bağlanmak Üzerine..







Hani diyorum ya çok enteresan bir hatunum diye. Mesela her sabah uyanışım farklıdır benim. Bazen kafamda bangır bangır çalan '' bom bom poow '' la uyanırım bazen yataktan düşecek gibi bazen tek kelimelik bir cümleyle (bkn. okkalı sözler hayat mecmuası ) . Normal insanlar gibi uyanamam nedense. Uyanınca kahvaltı yapamam ,kahvaltıyı sevmem .Sürüyle orjinallik yaratırım. Bu sabah iki kelimeyle uyandım mesela. Bağlanmak üzerine..

Büyük ihtimalle rüyalarımın etkisi var. Şu sıralar bi garipleşti çünkü rüyalarım. Korkmaya başladım ciddi ciddi kendimden. Rüyamda mutluyum .Rüyanın sonunda kaybediyorum onu kalabalıklar içinde aramak için efor sarfediyorum ınanılmaz bır yorgunlukla başlıyorum güne. Tüm enerjim çalınmış olarak. Bunu çok sık yaşamaya başladım. Haliyle bazı şeyleri sorgulamaya başladım içimde.

Bilinçaltımda ne var? Neden bu kayboluş acı verıyor vs sorgulamaya başladım .Bir takım cevaplar buldum kendımce ve yazmaya karar verdim. Çünkü hayattan yediğim kazıkları yada aldığım dersleri ''evet bu budur '' seklinde genellemeyi seviyorum. Yazıya dökmekse ayrı bir haz benim için. Dediğim gibi hangi manyak hayattan yediği kazığı yazarken haz duyabılır kı?

Ne gibi cevaplar buldum. Ben bağlanmaktan korkmayanlardanım oldu ilk cevabım. (kendıme ne sordum onu bıle hatırlamıyorum )Cesurluk madalyalarım omzumda kendime kocaman bi alkış yapıp ,gülümsememi anında kesip nah çektim aynada kendime. Çünkü evet ,cesurdum ,güzeldi ama neden ruyamda onu kaybettiğimde acı çekip tüm enerjim bitmiş kalkıyordum. Ve neden sık sık bu rüyayı görüyordum. Sabahları türlü şebekliklerle beni uyandıran beynim rüyalarla ne mesaj veriyordu bana. Derken baya bir psikolojiye daldım. Baktım sonu yok elde tatminkar cevaplar da yok deliriyorum sanırım diye evhamlandım.

Sonrasında buldugum cevaplardan ürktüm. Çok bağlandığınızda karşınızdakinin ayağına dolanıyor izlenimi veriyorsunuz. Bağlanmadığınızda ise şımarık ,umursamaz,cool kadın oluveriyorsunuz. Bu ikisi de istenmeyen birşey sonuçta. Bağlanma sorununuz olduğunda daha da vahim durum. Acı çekmeme uğruna ''ben korkağın tekiyim '' diyerek karşınızdakini telkin ediyorsunuz. Kendinizi aciz konuma sokarak. Başkasına olan ihtiyacınıza ket vurup cool görünmeye çalışıp daha da batırıyorsunuz.

 Ve ne hikmetse bağlanan yada bağlanılan kişi eninde sonunda acı çekiyor.Hani hayat karşına geçip '' napıcaz be Kamil ?'' diyor sırıtarak. Hani '' bu işlerin ortası yok be gülüm ''der gibi.  Alabildiğine kıro alabildiğine kıllı :)

Neyse azizim kendime bakıyorum mesela hiçbir zaman bağlanmaktan korkmamışım. Hatta bağlanmak mihenk taşım olmuş ama bağlıyken de rahat durmuyorum. Acı çekiyorum arkadaş rüyamda bu nasıl iş ?!?

Derken (dur bitmedi :) http://dusmezarligi.blogspot.com/2013/09/hayata-dair-dersler-7-baglanmak.html  blogger arkadaş yazmış döktürmüş. Postu girmeden önce okudum. Mesela şunu yazmış benim bulamadığım cevap ta kendisi

'' Birisine güvenebilirseniz eğer onun canınızı yakmayacağınıza inanırsanız ona bağlanabilirdiniz ''


Türkçe meali : Eğer canınız yanıyorsa birine bağlıyken haydi haydi canınız yanabilir. Hayır tabiki oyle demiyor ama benim için tercumesı bu :) Şarkıyı girelim bohemde sanmasın millet