25 Kasım 2011 Cuma

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü ve 25 yaş Üzerine..







Feministliğimin tavan yaptığı şu günlerde, kadın ve erkekten başka birşey yazmadığımın farkındayım. Hoş bunu yazmak için açılmadı bu blog ; çöle dair herşey içindi. Alaaddin'in yumuşacık ipek halısıyla gelecekler bilgilensindi. Ama bu deli kız,  çölden gelen efsunlu kediye göz kırptı ,ipek halıyla Arap rüyasının altın tozlu rüyasına gözlerini kapadı ,beyaz tarantulaya selam çaktı. Ve bu sayfa kapandı.  Hayat, hakikaten de plan yapmaya gelmiyor. Altı üstü sadece bir blog için ana temanızı bile seçme şansınız yok maalesef. Tabi ki sevgilinizi,eşinizi ya da erkeğinizi de seçme şansınız yok.

Uzun uzadıya feminist naraları atmayacağım. 'Kahrolsun erkekler ,yaşasın pembe tırnaklar' demek, kadına yönelik şiddetten ölü!? olarak kurtulanları geri getirmeyecek. Tabi ki suskun kalmayacağız. Herhangi bir şekilde (fiziksel,maddi,manevi,psikolojik..) şiddete maruz kaldığımızda silkelenip, bize şiddet uygulayan tarafından yapıştırılan 'suçluluk' duygusuna yenilmeden,başımıza gelenlerden 'utanmadan' bunu gerekli kuruluşlarla (kadın sığınma evleri,psikolojik danışmanlar hatta avukatlar! ) paylaşmak; maruz kaldığımız şiddet sürecini en hasarsız bir biçimde atlatmamıza yardım edecektir. Akraba,aile,komşu,arkadaş tavsiyeleri göreceli olduğundan mantıklı davranmanızı etkileyecek belki de sizi daha zor duruma sokacaktır.

 Şiddet denilen şey sadece dayak değil maalesef. Ayağında basma etek,üzerinde yün yelek, başında yemeni ,gözleri mahçubiyet,suçlanmışlık,korku ile (genellikle dayak izlerini barındıran bir yüz) yere bakan kadınlarımızın başına gelmiyor sadece. İzleri fondotenle kapatılan, yüksek ökçeli ayakkabılarıyla katılmak zorunda olduğu toplantıda başına gelenin anlaşılmaması adına sıkıntıyla yer alan kadınlarımız da şiddete maruz kalmakta.

Ben dayaktan bahsedip canınızı sıkmak istemiyorum. Kadının güçsüz gibi lanse edilmesine neden oluyor çokça bahsetmek,yer vermek bana göre. Psikolojik şiddetse dayaktan farksızdır aslında. Boğar ,sıkar,küçük düşürür vs.. Ama tüm bu şiddetlerin alt yapısını hazırlayan birşey vardır ki , çoğu insan bu noktayı karşısındakinde fark edemediği için ya da kabullendiği için şiddete maruz kalır.

 Bu da 'kadının özgürlüğünün kısıtlanması' durumudur.Farklı biçimlerde ortaya çıksa da genelde namus!? kavramını legalleştirme adına kıskançlığa çuval geçirilerek önünüze konur, sonra başınıza geçer,açıkta kalan yerlerinizi kapatır,en son önünüzü yürüdüğünüz yolu göremeyip takılıp düştüğünüzde sıkı bir sicimle bağlanıp sonsuuuz gayba doğru ruhunuzu teslim edersiniz..

Soyut olduysa hemen somutlandıralım. Mesela kapı çalar gelen erkek komşunuzdur wc ye kapatılırsınız.Salonda size ait plates cd'si,fotoğraf vs kaldırılır eşiniz tarafından.Gidene kadar orada bekletilirsiniz.Ya da kıyafet stiliniz,bayıldığınız topuklu ayakkabılarınız elinizden alınıp gardroba konulur, izlersiniz sadece önünde durarak. Dışarıda yasaktır.Evde ses! yapar giyemezsiniz.Bir bakarsınız bir gün gelen misafirlerin ayağındadır giderken hediye edilmeye çalışılır ısrar uzerıne ısrarla . Bakmanız bile yasaktır. Çünkü kıskançlığa giydirilmiş çuval başınıza geç(iril)miş gözlerinizi kapa(tıl)mıştır.  (Salt erkek egosu ve sosyopat insan özelliklerine dayanan gercek bir örnektir)

Şimdi nasıl olur nasıl kabul eder bunu kadın demeyin. Bunu yapan erkekler 'Sosyopat' oldukları için bir yolunu buluyorlar. . Ya da siz olanlara şaka gözüyle bakarken etrafınıza çoktan kaleler örüldüğünü farkediyorsunuz. En başta sosyopatlara özgü 'kendini saklama' rolünü çok iyi oynuyorlar..Bir sosyopatla karşı karşıyaysanız ardınıza bakmadan çekip gitmeniz uzmanlarca öneriliyor.

Tabi zekice davranıp ,kendinize zarar vermeden ,bir zamanlar size örülen kaleleri onun önüne örerek ;)

24 Ekim 2011 Pazartesi

Yanlız yaşamayı isteme psikolojisi,Hayatın intikamı ve 1+1 lerin verdiği hisler Üzerine..










Hayat öyle garip ki , cesur olduğunuz noktada ona sıkıca tutunup , çuvalladığınızda korkak ve tükenmiş halde bırakıyorsunuz kendinizi boşluğa. Cesur olduğunuzu sanıyorsunuz; yanılıyorsunuz.Çünkü sadece gözükaralığınıza güvenip hayatın sizden önce konulmuş kurallarını ya da arızalı insanları değiştirmeye yelteniyorsunuz. Yapabileceğiniz en baba hatayı yapıyorsunuz yani. Hiç öyle kendinize güvenip değiştirmeye kalkmayın.Unutmayın her jenerasyonla birlikte bir parça değişen , sizden önce konulmuş kurallar var. Uymak zorundasınız..

 Uymazsanız neler oluyor biliyor musunuz? Hayat sizden intikam alıyor :)  ( Delirmiş bu dediğinizi duyar gibiyim. Delirmeme gerek yok ben zaten delinin ,arızanın önde gideniyim )  Hemde öyle bir intikam ki, siz elinizde soyuttan öte zerreden öz kadehlerle gidişatı değiştirmenizi kutlarken; hayat, bitli kafasını kaşırken size anırarak gülen deli gibi sırıtıyor. Hemde sopasını arkasına saklayarak.. Soyutu geçelim örnek verelim hemen.

Diyelim ki aşık olmadınız hiç. O aşk sizi gelip buluyor seneler sonra. Hemde olmadık anda intikam alırcasına.. Bazen evliyken,bazen 60lı yaşların sonunda,bazen hiç olmadık zamanda.. Ya da asla dediğiniz geçmişte moda olmuş bir kıyafet..Seneler sonra sırtınıza geçiveriyor..Ya da sevişmediniz kampus köşelerinde,arabanın arka koltuğunda. Hoop iyilik perisinin biraz fırlama hali sopasını değdiriyor bakıyorsunuz arka koltuktasınız :) gibi..

Yapmadığınız ve yapmam dediğiniz ne varsa başınıza geldiğinde anlıyorsunuz ki hayat sizden intikam almakta. Yarım bıraktığınız herşeyi tamamlamış. O güne kadar doğru bildiklerinizi yalanlamış. Bir nevi kapak olma durumu. Sopasını arkasına saklayan bitli delininin aslında sizden akıllı olduğu gerçeğinin yüzünüze çarpılması..

Bu hayatın intikam alma paranoyaklığını şu günlerde feci yaşıyorum arkadaşlar.Benden öyle bi intikam aldı ki.O bitli deli sopayı arkasında saklamayı bırakın , kafama geçirdi :) . Kesinlikle tekrarladığım şu :  salaş eşyalar,daha çok spor,daha çok pizza&tv, benim gibi erkek gibi düşünen kız arkadaşlar, sadece ve sadece kanka olabilecek erkek arkadaşlar,daha çok playstation ve 1+1 ev..

1+1 evde yaşama isteğim 3+1 in soğukluğunda yaşamaya başlamamla start aldı.  Şu Aşk Tesadüfleri Sever filmindeki asma katlı evin hayalimdekiyle birebir olduğunu görmemle de büyüdü içime sığmaz oldu. Hemen hayalden bulutlar açıldı tabi bir elimde pizza bir elimde playstation,arkadaşlar,biralar,kahkahalar çınladı kulaklarımda.

Bugün de Sevgili Emlak Gurmesi 'nin http://www.emlakgurmesi.com/2011/10/hangi-11in-plani-daha-guzel.html  linkiyle asma kat daha da önem kazandı bende. Malum İzmir'de studyo tip daire çok yaygın değil. Asma kat hiç değil.. Yeni projelerinde başarılar diler ; ayrı yaşamaya özlem psikolojisi,hayatın intikamı gibi deli saçmalarından sonra bir güzellik yapmalarını bekleriz efem :)

2 Ekim 2011 Pazar

Kadın ve Kadınsal İş'ler Üzerine.. Japan(ish) & Türk(ish) ..



 Değişen dünya değerlerinin ikili ilişkilere yansımasının sosyal medyadaki sosyolojik görüntüsü olan 'Kore'li eşim olsun dünya kadar borcum olsun' sayfasında gördüğüm bu videoyu izledikten sonra yazımı okumanızı öneririm. (uzun -nin -i  tamlamalarıma hayranım.Siz de hayran olunuz lütfen! Tamam ,konuşurken uzun bir tamlama kullandığımda ne dediğimi anlamak için biraz duraksıyor olabilirsiniz ama bu sadece bir yazı ve iki kere okuyunca anlayacağınızı ümit ediyorum) İzleyince gülmekten ve 'vay anasını' cümleciğini tekrarlamaktan okuyacak haliniz kalır mı orası meçhul elbet.

Efendim şimdi anlı şanlı,salçalı kalçalı,on parmağında on marifet,temizlikçi,bulaşıkçı,aşçı,psikolog,şoför,çocuk bakıcısı,kadın,anne,sevgili,arkadaş,iş kadını,muhasebeci ve bitmek bilmeyen tüm maharetleri aynı anda barındıran Türk kadınıyla Kore'li (Japon,Kore,Çin.. herneyse artık ..hepsi çekik gozluyse hepsi aynıdır) kadınının arasındaki farktan bahsetmek ve Türk kadınını sonsuza kadar övmek isterdim .Ama bu video çok feci kapak oldu..

Bizler 'görgüsüz yerden hamur alacağına,görgülü yerden çamur al' deyişleriyle büyümüş neslin evlatları olup aynı zamanda modern çağın çalışan kadını olmak arasında seçime zorlanan; genelde hala var olmaması gerekip bir şekilde var olan erkek egemenliğinin bitmek bilmeyen istekleri üzerine ikisinin sorumluluğunu üzerine almaya çalışan ve canımız çıksa da bunu bir şekilde başaran kadınlar olarak yine de yaranamamaya maruz kalıyoruz ya hani..Hani nerde hata yaptığımızı bilemeyip sağa sola çatıp erkekleri yerden yere vuruyoruz. İşte tam o noktada idrak yollarımızı açan bir video çıkıyor ortaya. Kıskançlıkla hazmetmemek arası bir ruh haliyle,tavan yapan egoların tozu dumana katmış yıkıntısı altında elin Korelisine pis pis bakıyoruz.

Evet biraz (?!?) takdir ediyoruz zekalarını,yataktan fırlayıp kalkabilmeyi ve o hızla durmadan koşuşturmayı ama yine de anlı şanlı Türk kadını olarak kendimize yediremiyoruz.Şimdi birincisi ehli keyif Osmanlı torunuyuz biz. Kahve gelince 'bunla ne giderdi abi şimdi?'deyip olmazsa olmaz sigaramızı tellendirirken şekillere giriyoruz.O dirsekler masaya konuyor hemen ,bilekler bükülüyor parmaklar ince uzun en nadide eseri tutarken gururlanıyor falan filan..

Ya da rakı balık.. Çalımlar ,edalar,bardak tutuş şekli,mezesi,muhabbeti ,şarkısı ,türküsü yüreğimizi coşturuyor.Erkek oluyoruz hemen ,efe oluyoruz..Hele bir de İzmirli kadınsak çıkıyoruz Kordon boyuna, hiçbir topuk bizimki kadar davetkar çalamıyor falan filan.. (inkar eden babayiğit yorum yazsın vereyim cevabını )

Aynı haliyet-i ruhiyye (ehl-i keyifçiliğin süper ego boyutu ) ile yukarıdaki nesili doğuran kutsal Türk kadını kırklama usulü temizlikler yapıyor,ütülerde kırışıklık bırakmıyor,yemeklerini en zor yöntemlerle pişiriyor taşırıyor.Yetinememezlik yine kıskançlıkla birleşiyor konu komşunun temizliğini,yemeğini yani kadınlığını ?!? eleştiriyor. 'kötü komşu ev temizletir' sözünün lügatımıza girmesine sebep oluyor. Bununla da yetinmiyor Türk kadını ; altın,dolar,para günlerini kovalıyor. E ikramlar da mükemmel olmak zorunda. Yine zor yöntemler , yine çeşit çeşit ikramlar. Sonunda alınan kilolar ve  Ehl-i keyif in cılkını çıkarıp toprak ana figürü Türk kadınına dönüşüm (bkn.sadece 3G li kadın olmak.normali 4G dir nyse karıştırmayalım ) kaçınılmaz olduğunda Türk erkeği isyan bayrağını çekiyor.

'E be adam hem herşey süper olsun istiyorsun hem de isyan ediyorsun 'deyip kafa ütülemeye başlıyoruz sonrası zaten toz duman,kavga gürültü,ağlama krizleri vs.. Sonra adam kalkıyor 'Koreli eşim olsun dünya kadar borcum olsun' diyor sinirlerimizi zıplatıyor.İşte burda biz çekemiyoruz Koreli kadını..

Ne gerek var şimdi okadar çevik olmaya,sabahın köründe tabakhaneye yetiştirilmesi gereken birşey mi var da okadar çabuk olmak zorundasın be çekik gözlü kadın.. Neden durduk yere bizi sosyolojik buhrana itip,erkeklerimizin aklını çeliyorsun? Ehli keyifçiliğimizin süper egoya yol açmasının saçmalığını hoi hoi haa? diye yüzümüze yüzümüze aikido hareketleri yaparak vuruyosun.

Ama şunu asla unutma o çocukcağzı japon korku filmlerine yakışır şekilde kaldırdığında 'anneee yaaağğğ neeaapıyosun' deyip kendini yerden yere atmıyorsa bil ki o çocuk sayesinde 5 dk.da bukadar maharet sergiliyorsun. Yoksa o cırlamayı,çirkefliği,ağlamayı 5 dk değil 60 dk da susturamazsın :)

Çünkü bizler , 'benim oğğğğğlum doktor olacak' poh pohuyla yetiştirilmiş neslin evlatlarıyız.

Çünkü bizler, oğlu doktor değil; odun olduğunda onu hemen 'adam gibi adam' yapan kayınvalidelerin gelinleriyiz

Çünkü bizler, o annelerin yetiştirdiği  Ezel,Seymen Ağa,Boran Ağa gibi tiplere adam!?! demeyi halt sanan kadınlarız

Çünkü bizler, o adamların bize biçtiği ev kadını ve iş kadını olabilen süper kadın olmaya boyun eğen kadınlarız



....

9 Eylül 2011 Cuma

9 Eylul Uzerine.. Tum Izmir e gelsin..



                                               




                        



Bu sabah (aslinda her sabah)tek gozumu acip digerini acmamakta kararsiz kaldigim saatlerde arkadasimdan aldigim -gunaydiiiiin- mesajina karsilik -buguuun bayram erken kalkin cocuklaaar- seklinde cevap vermem sonucu , deliye hergun bayram sozunu bana etiketlemis olan sahsi muhterem dostum soyle cevap verdi



 - bize hergun bayram -   :)



Hayir dedim bu sefer oyle degil. Bugun bizim bayramimiz , aslinda hepimizin..


Bugun, Izmirimizin kurtulus gunu..Universiteye,hastaneye,anaokuluna vb bircok seye isim sahipligi yapan gun...



Bugun ki Yunanlilarin yuzme ogrendigi gun..



Denize dokulurken yakip yiktiklari koylerin insanlarinin sirtlarina binip kacmaya calistiklari , o masum insanlar yere yigilinca sunguyu sirtlarina gecirdikleri gun..



Bugun istila edilen koylerde kasabalarda sapiklikta sinir tanimayip,dinimizi kulturumuzu her sekilde yikmaya and icen soysuzlarin, tecavuze ugrayan kizlarimizin gogus uclarindan sira sira tesbihler yapip katledilmelerinin intikamlarinin alindigi gun..



Bugun ,torunlarinin ve koy halkinin yerini soylemedigi icin sunguyle olume terkedilen , Menderes nehri kiyisinda vefat eden ninemin annesinin vefasinin mukafati bugun..


Bugun, Izmir semalarina kirli bir el gibi sallanan Yunan bayraginin yerine Turk Bayragi mizin dikildigi gun..


Bugun ,bizim kurtulusumuz.. En cok da kadinlarimizin.. Simdilerde yobaz zihniyete efeler gibi! kafa tutan Izmirli kadinlarimizin damarlarinda dolasan temiz kan bugun..


Bugun, Ata sina vefasini sandik basinda gosteren insanlarin gunu..


Bugun, kurtulustan bu yana zihniyetini temiz tutanlarin gunu..


Bugun , kanmayanlarin,kandirilmayanlar gunu ..


Kurtulusumuz mubarek olsun..


Hamdolsun..




resim antoloji.com dan alıntıdır






4 Eylül 2011 Pazar

Kutular ve Bulutlar..










Hicbir yaz boyle uzun surmedi hayatimda.Uzun ve her gunu olayli geciyor.Es kaza benle ilgili bir eksin yoksa gundemde onemli olaylar oluyor,birseyler degisiyor,birseyler kok saliyor. 25 senedir bu hayatta varim ama 25 seneye siganlari ayaklarimin altina koysam boyum bir 50 senelik yasanmisliga uzardi.

Salt kendi yasadiklarim degil, ailemdeki bireylerin her birinin yasadiklarinin bana bumerang gibi donusu de bana ait bu durumda. Ve ayaklarimin altindaki kutulara ekleniyorlar. Tum bu yasananlarin sahidi olarak hala yasamakta oldugumuz evi gosterirsek,resmen icinde bir romanin yazilmadan yasandigi anlar, evin her mt2 sinde asili durmakta..Kucuklugumun soyut,saydam hali evin icinde lulelerini savura savura kosarken ,aynadaki 10 yas yaslanmis goruntumle yanyana gelmeye korkuyor.

Bu soyut duygular da ayaklarimin altindaki yerlerini aldiginda ust uste kulelere sebebiyet veren goruntuyle bulutlara dogru yukseldigimi fark ediyorum. Iste o farkindalik anlarinda panik yapmama adina otokontrolumu inanilmaz bir inatla yonetiyorum. Eger otokontrolumu biraz bos birakirsam beni bulutlara kadar yukselten kimi kapali,kimi mumdan muhurlu kutularin kipirdadigini, ayaklarimin yikilmaya yuz tutan bu kutular ustunde dans etmeye basladigini hissediyorum. Sonra dengeyi saglamak icin isin icine kollarim giriyor. Onlar da dansa eslik ediyor. Tum kutulanip kaldirilmis yasanmisliklar da saga sola sallanmaya basladiginda cok gec olmus oluyor.

Cunku ne kutular,ne ben bu hayal dansinin hazzina dayanamiyoruz.Ve yikiliyoruz..Once kutular devriliyor ayagimin altindan,sonra ben gulumseyen ifadem,iki yana acik kollarimla hani uykunuzda yuksekten dusersiniz ya o hisle bulutlardan yeryuzune dusuyorum. Belki de cakiliyorum.. Eger ki otokontrolumu kaybetmeme degecek birsey varsa o beni cakilmadan tutup tekrar ciktigim yere koyuyor ( boyle birsey,biri,olay,zaman,mekan hic olmadi bakmayin oyle dedigime) Eger dusersem yer yuzune hic acimamis,kanamamis gibi yukseliyorum tekrar yerden topladigim kutularimla. Bir tek ayaklarimin altindaki kutular kipirdandigindaki panik dusme korkusu canimi yakiyor o kadar..

Ha bir de bir melodi dudaklarima yapisiyor duserken hep

Its what they call, the rise and fall ...

27 Ağustos 2011 Cumartesi

Araf Hali ni Dünyada Yaşayanlar Üzerine ..






















Uzun zamandir icimden gelmeyen yazma durtusunun, bugun tekrar tozlu sokaklari supurerek beynime tozlu tozlu girmesini izledim. Hos ne yazacagimi bilmiyorum. Sozun bittigi yerdeyim. Ruh halimin ic cekislerine dair ne varsa yazdim. Zaten notrun notru bir ruha burundum .O notr halin ic cekislerine okkali kufurler sallayip sirtimi doneli 1 ay olmustur.


 Bunda emegi gecen dost/dostlar sifatini kat be kat hakeden guzel insanlarin kahkahalari,neseleri kulaklarimda 7/24 cinlamakta. Iyi ki hayatimdalar iyi ki varlar.. Insani ayaga kaldiranin sevgi oldugunu bir kez daha tasdikleyip altına imzami atmis bulunmaktayim.Sevgisizliginse insani ne hale getirdigini hatirlamak bile istemeyisimi ,maalesef ki hatirlatan bir ornektir aynı zamanda bu.


Malum bu notrlugun atmosferinde pek bir eksin yok benden. En buyuk eksin, ikiz teyzesi olacagim gercegidir. Sofralara nasil sigacagimiz ,nasil uykusuz kalacagimiz derdidir.Boyle derde can kurban elbet.. Onun haricinde nereye gitsem, ne yapsam modlari siraya girmis her biri yerini beklemektedir.


Sonrasi icinse hicbir planimin olmamasi,hayatimda ilk defa ne yone gidecegimi bilmeden ve karar vermeden gunu gunune yasamaya alismanin verdigi garip hallerden olusuyor. Oyle bir hal ki bu birgun cok neseli olup diger gun depresif hale girip sabahtan aksama kadar oturmak eylemidir.

Bu tabi gunu gunune yasamaya aliskin olmayan kisiler icin adaptasyon donemidir. Gariptir sacmadir ..Elinde bitmiş sigarayla delilik sınırlarında dolanmaktır yere baka baka. Araftır,hiçbiryere ait olmamaktır.. Sıkışıp kalmışlık halidir.. Can sıkıntısı,uykusuzluk,aptalca gülümsemektir bu bazen.. Hem çok mutlu olup hem çok mutsuz olmayı başarabilmektir. En kötü durumlara gülmek,en komik durumlara ağlamaktır.


.Sahne sahne baştan oynanır..

 Çünkü ..Bir kere araf a atılırsan..

...ordan çıkış yoktur...






5 Ağustos 2011 Cuma

Yazgı ve Kurukafa..









Sabah geç uyandım malum gece uyuyamadım herzamanki gibi..Gözlerim tavanda bir şarkı tutturuyorum aynısı çaldı sabaha kadar. Sahur oldu sonra kalktım, ibadetimi yaptım.

Artık davulcu da arka sokaktan geçiyor koskoca bulvar varken ne halt ediyor bilmiyorum. Herşeyin anlamsızlaştığı şu günlerde giderek azalan bir döngüyle sevdiğim ne varsa azalarak anlamını yitiriyor zaten.

Malum oruçluyuz, yapacak aktivite sınırlı.. Başa gelenlerden konuştuk bugun babamla. Bir tanıdığı varmış otobüs çarpıyor.Ayağı alçıya alınıyor .Doktorun gözünden kaçmış olacak , serçe parmağında ezilme varmış.Adam kangren oluyor bacak kesiliyor fln..

Burdan başladı muhabbet başımıza gelenleri (benden öncesi benden sonrası şeklinde) anlattı uzunca. Benden sonrası kısmı daha eğlenceli aslında.Allah ın bana,ablamlara,anneme,babama yazdığı en yoğunlaşmış ,en pessimist seneryolar benim zaman içinde var olduğum anlarda yaşandı çünkü.

Çok şükür,hamdolsun hepsinden sağ salim çıkmayı başardık. İmtihanı ne derece geçtik onu bilemiyorum ama bukadarı bana yetti bile :)

 Derken ..Yetmemesi gerekiyormuş demek ki..Annem atıldı ordan kurukafa hikayesini anlattı. Alın yazısı kafatası kemiğine de yazılıymış aslında.Yani ölsen ,çürüsen,etten sıyrılsan bile devam ediyor o yazı. Bunu hiç düşünmemiştim..Neyse gelelim hikayeye..

Vakti zamanında bir kurukafa dururmuş orta yerde.Anlında şöyle yazarmış ' Neler gördü neler geçirdi bu kuru ,cansız kafa; daha da neler görecek'

Ordan geçen adam ' adaam sende ' demiş , ' daha ne gelecek başına ölmüş gitmişsin' deyip tekmeyi vurmuş.

Yuvarlanan kurukafa köpeğin önüne düşmüş, köpek bir ayapını kaldırıp üzerine işemiş velhasıl buna benzer nekadar olmadık senaryo varsa başına gelmiş kuru , kupkuru kurukafanın.. Çünkü yazgısı, eklemlerinin bitiştiği yerde yazılıymış..

Belli yazgılarımız var hepimizin anlında yaşıyoruz,ders alıyoruz ve asla bitmiyor..Bitmeyecek de.. Hayatın aslında nekadar anlamsız olduğunu gözümüzün içine baka baka söylüyor anlımızdaki yazı ,ama maalesef biz aynada göremiyoruz bunu. Gözlerimiz kör, akıllarımız kıt..

Aciz insancıklardan başka bir şekle bürünemediğimiz aşikar. Üstüne üstlük büyüklük taslıyoruz ,can yakıyoruz,hırpalıyoruz ,acıtıyoruz başımıza neler geleceğini bilmeden.. Yazgımızı okumaktan bıhaberken ,boyumuzu geçen eylemlerimizle gurur duyuyoruz.

Öte yandan da yazılmış yazgı yanında yaptıklarının ne önemi kalır orası tartışılır elbet. Okuyanlar bilir Sana gül bahçesi vadetmedim adlı kitapta şizofren kızımız bileklerini keser akan kanı legene damlatır. Neden böyle yaptığını soranlara 'Bunu zaten hayat bana yapacaktı ,o yapmadan ben once davrandım' der. Bunun gibi durumlar işte..

Şizofrence yaşayıp gidiyoruz velhasıl..

Yazgımızdan bihaber..



22 Temmuz 2011 Cuma

Yağmur Duası,Ben ve Uzaklar..






Sıcaklardan mı yoksa sıcaklar yuzunden kuduran sivriler yüzünden ayak bileğimde ,ölü ayağındaki morluklar gibi morluklara sahip olduğumdan mıdır bilinmez ben yağmuru çok özledim ..

Serin hatta hafiften üşüten mis gibi bir yayla havasında (tamam kabul,ısınmak ıcın ates yakacak kadar serın) aksamustu vakti yağan yağmuru istiyorum :( Yağmurun altında saatlerce durup hatta topraga sırtustu yatıp damlaların yüzüme yağmasını istiyorum. :( Yazı ben hiç ama hiç sevmiyorum..

Biryerler çağırıyor uzaktan hissediyorum..Ayaklarım kendi kendine gidiyor biliyorum..Mis gibi kokan ,serin bir yer beni çağıran.Belkide gidip dönmek istemeyeceğim bir yer..Gülümseyerek yüzümü okşayan bir yer..

Ama ya Rab! nolur sımsek cakmasın olmeyım :) Verdiğin bu güzelliği doya doya ,bu sefer mutlu bir şekilde izleyeyim. Öleceksem de yağmurlu bir gün olsun hafif hafif yağsın üstüme. Toprağın kokusuyla senın yanına geleyim. Günahlarımın kokusuyla değil..


Yağmuru benden eksik etme..


Hep yanımda ol lütfen...



oysa ki özgürlüğü seçmek
başka vücutlar sevmek
bir şehri tam kalbinden
beyninden vurup gitmek var
aklımda
bir yagmur
coook uzaklardan
cagırıyor
gelirsen severım dıyor
yağmur..yağmur..yağmur...

14 Temmuz 2011 Perşembe

Vatan Sağolsun..











Verilen 13 canda kimin hakkı var? Hak mı dedim ? Ne alaka ? Hayır efendım kul hakkı dıyorum ben ! Hani şu birilerinin kullandığı dindeki kul hakkı.. Ama gerçek olan,Hani Allah (c.c) ın insanı insana bıraktığı hak.. Oy başında bize verilip, sizin yediğiniz hak..

Ülke iyi yönetiliyor derken ,bunun bedelini 13 canın canıyla ödediği hak.. Bakın benim 25,annemlerin 35 senelik komşusu.. Bundan 15 sene önce iki tane aslan gibi evladını verdi bu vatana .Evinde de iki tane kocaman resmi var bakanların içini dağlayan,canlı gibi..

Biz üç kız kardeşin odasının,odalarına yapışık olduğu iki tane aslan gibi delikanlı.. Bir günden bir güne duvarımızın çalınmadığı bızı asla hiçbir davranısıyla rahatsız etmeyen ,biz balkonda camasır sererken saygısından,edebinden içeri giren adam gibi iki kardeş...

Tv de 13 asker şehit oldu diyor .Siz hiç şehit evi gördünüz mü? Kapı önünde koridorlarca ayakkabı,terlik; kapı sonuna kadar açık ;içeride çığlık çığlığa feryad eden anne! Ölümüne isyan..

 Acıdan ağızdan ne çıktığının farkında olamamak. Kaybettiği oğlunun ardından ikincisini de kaybetmek. Teselli verememek, ' bak diğer oğlun yanında' diyememek,saçmalamak, bir ay önce düğümlenen botlarının iplerini sabırla çözen abinin omzuna tutunduğunun aklına gelmesi,

 'oğlum sakın kahramanlık yapma' dediğimizde dönüp suskunca bakışı, oğlanlarını toprağa veren asker bir babanın isyanı..  15 senedir her gelısınde ağlayan anne ,acısından yumruklarını karnına bastırdıgında gözünün on tarafından yaş bosalan anne..

15 sene önce... Hala dün gibi.. 15 seneden fazla pkk var .Birileri dur deyince durup ,vur deyince vuruyor.... Ülke iyi yönetiliyor..Kul hakkı hiçe sayılıyor.. Durmak yok yola devam..Ruhunuz Sad olsun ..

12 Temmuz 2011 Salı

Filmler ve Etkileri



 








Son üç senedir, vizyondaki filmleri izlemekte hep geç kalmış bulunmaktayım.. Ne zaman dişe dokunur,hatrı sayılır filmler çıksa sahneye ; ben ya yurtdışında yaşıyordum ya da içimdeki mutsuzlukta kabuğuma çekilip sahne arkasında izleyenlere el sallıyordum.

 Dolayısıyla ki iki süper film olan 'Kaybedenler Klubü' ve 'İncir Reçeli' ni geç izleyenlerdenim.. İyi ki geç izlemişim diyorum çünkü bu güzelim filmlere denk gelemediğim süreçte, aklına ne eserse onu yapıp kendine asla ket vurmayan bir insan olan benim ; aklı başında ,mantıklı bir insan haline hızla dönüşüp bir ömür boyu da öyle kalmam gerekiyordu .

(Bu şu demek ; ben fazlasıyla herşeyi iyilikle çözmeye kalkan biriyim,içimdeki iyiliğe ket vuramıyorum bu nedenle biraz kötü olmam gerekiyordu..)

Eğer ki bu filmleri ozaman izleseydim kesinlikle etkisinde kalıp kötü olmaktan ömür boyu vazgeçerdim .Sanmayın ki duygusal sahnelerden cok etkılendım :) Zaten resmi görünce de olayı sezmişsinizdir umarım..Lıkır lıkır içilen biralar var ya ..Suçlusu bu olurdu..

İçki yasağına değinen hükümete inat çekilmişçesine ,birisinin ana teması(benim gördüğüm tema tabi) bira olup diğerininki tekila olan  bu filmler beni zayıf yerimden vurup ,günlerce beynimi uyuşturmaktan başka işe yaramazdı.Ve ben şuan sağlıklı kararlar asla veremezdim .

Hayır çok içki seven biri değilim.Ama kasayla biri içip sayısız shot goturmek,bira içine shot bırakıp o arjantin bardaktan taşan muzzam görüntüyü fondip yapıp kusmadan sarhoş olmaya hayran kaldım. Çünkü ben ya sarhoş olamıyorum ,ya da iki kadehte gidip kusuyorum. Ruh halime göre değişiyor bu.

 Ama en güzeli sek rakı ve olmeca tekıla bana göre. Belki bu içkilerdeki boğazı yakma hissini seviyorum bilemiyorum. Gerçi şu arjantin bardak içine shot' un verdiği karabiber tadı da aslında farklı değil . Amacımız yanmak :)

Sonunda zaten 'sebebi isssyyyyaaaaaan aşkıııııııım ' diye böğürücez . Ama 'Sonunu düşünen kahraman olamaz' diyelim biz yine.. Adabıyla sapıtmadan! içmeniz dileğiyle..

9 Temmuz 2011 Cumartesi

Laf Olsun Diye..









Sabah laf olsun dıye uyandım..Laf olsun dıye kahvaltı ettim.. Yine laf olsun diye kahve içtim.. Zira bu aralar kahveden feci soğumuş durumdayım. Dün de laf olsun diye ölüyorduk.. Kaza geçirdik.. Saniselik bir anlamsızlık hali.. Zamandan soyutlanmış anlamsız bir saniselik durum..


Gözünü açmakla açmamak arasında kalıyor insan. Ben böyle durumlarda fazla sogukkanlıyımdır aslında .Tamam dedim ,öldüm biliyorum, hadi gidelim ...Korkmadım ölmekten ,vicdan azabım da yokmuş onu gördüm. Zaten kaza oldu,gözlerimi açtım, benim ilk iş kapıyı açıp yolun ortasına çıkarak bize vuran adama naaaapıyorsun şeklinde çemkirmek oldu.. Yazık adamın freni patlamış meğerse,kaldırıma çıkmış ,camı kırılmış, ön tamponu göçmüş, direğe toslamasına 30 cm kala durmuş.Ama gözümü açmaktan korktuğumu itiraf etmeliyim. Ya yanımdakilere birşey olduysa ..

Öyle kanlı canlı filmleri izleyemeyenlerden değilim.Kan görünce içim bulanmaz.  Zamanında ablamla kavga ederken ,kendimi odaya kitleyip ,kapının camından türlü sebeklikler yaparken ablam 'kapıyı aç 'diye cama indirdiğinde ,üstümde paralanan camın kestiği bacagımdan yarım mt. oteye fıskıran kana gülerek bakan bendim sonuçta :)


Ama bu durum çok farklı .. Yanında 7 yaşında çocuk oturuyor.Biri ablan ,biri 18 yaşında hayatın başında gençkız.. (tamam ben de 25 yasındayım kabul ) Hangi birine bakabilirsinki ilk gözünü açtığında.. Saniseler içinde yazdığın seneryolardan hangisini beğenirsin ya da? Beğenmek? Hayır yanlış kelime..Hangisini yakıstırabılırsın?


Sonra laf olsun diye yetişmek zorunda oldugum avukat randevuma kostum, başımda deli gibi bir ağrı,boynumda laf olsun diye oluşan morluklarla. Sonra laf olsun diye midye yedim üstüne kahve içtim ..Laf olsun diye tarot baktılar kahve falıyla..

Laf olsun diye inandım ben de..

7 Temmuz 2011 Perşembe

Bu Defa Ask Uzerine..














Ask denen sey hakkinda yazilan cizilen seyleri tekrar tekrar anlatmaya gerek yok. Ki bayginlik derecesinde hepsini ezberlemisizdir hepimiz. Herkes mutlaka aski yasar hayatinda bir kere. Ha daha asik olmadiysaniz yada hulyali hulyali ask in tarifini donup dolasip okuyan ergenler veya yetiskinler varsa kulagini yaklastirsin,gozunu acsin beni dinlesin simdi!

Asik oldunuz diyelim..Midenizde kelebekler ,bocekler bilumum hayvanat ne varsa iste hepsi ucustu. Iciniz icinize sigmiyor disariya cikiyor.Bazen asktan kusacak gibi oldunuz (belki de kustunuz ) Tabi o an gun gelip,bu askin bitecegini hic dusunmediniz elbet.Bir peri masalinda gibi etrafinizda altin rengi peri tozlari ucarken aslinda ilerde hayatinizin hatasini yapacaginizi dusunmediniz.

Aaa durun bi dk! siz asik olurken insanliginizi da kattiniz mi bu askin icine? Ya da sirf kasini,gozunu,vucudunu,kariyerini,parasini,imkanlarini katip mi asik oldunuz? Menfaat ci mi diyorum size ya da sekilci ? Evet aynen oyle diyorum..

 ' aa boyu da kisa canim ne o oyle cocuk gibi' dediler, siz uzun boylu prensinizi/prensesinizi aramaya basladiniz.

 ' daha askerligi var canim meslegi yok' dediler ,siz askerligini yapmis ,iyi bir meslegi olan prenslere yoneldiniz, '

Sayet yapmadiysaniz da kulak verip dinlediniz.Hem onlari ,hem de guvenemediginiz ic sesinizi susturmadan. Sonrasinda ne olacak biliyor musunuz. Ask bitecek :) Siz, askla tutkuyla sevilmeyen bedeninizi terk eden ruhunuzu aramaya calisacaksiniz.

Onu ararken kat ettiginiz mesafeler okadar cok olacak ki kosmaya baslayacaksiniz.Kosmaya basladikca mesafeler artacak.Kah ayaklariniz parcalanacak,kah nefesiniz yetmeyecek. Aslinda ruhunuzu aramanin gereksiz oldugunu goreceksiniz.Cunku siz bir yerde oturup beklemedikce ruhunuz geri gelmeyecek.

Ruhunuz geri geldi diyelim yara bere icinde.. Bu hale getiren adami /kadini bulmaya calisacaksiniz bu sefer. O kariyerine,tipine,parasina, guzelligine guvendiginiz insani bulamayacaksiniz karsinizda elbet. Insanlik namina hicbir sey ogrenmemis ,ruhsuz biri cikacak karsiniza..

Cunku siz nekadar insan! oldugundan cok elindekilere baktiniz. Sekilci davrandiniz ,yeri geldi menfaatci oldunuz. Sekilci bir yaklasim sergilemediyseniz sayet ve ayni yikimlari yasadiysaniz gozden kacirdiginiz nokta kesinlikle karsinizdakinin ne kadar insan ! olduguna bakmamanizdir. Asktan gozunuz kapandi belki,belki basiretiniz baglandi veya insanliktan noksan halini gorup acizliginizden,korkakliginizdan vazgecemediniz.. Acizsiniz cunku o size bir umut verdi,siz ona herseyinizi verdiniz.. Bir umut adina ruhunuzu paramparca ettiniz.

Sonucta ask ; menfaatci de olsaniz,bir umut ugruna herseyinizi de verseniz bitecek...

 Geriye insanliktan nasibini almis gercek sevgiler ,gercek saygilar kalacak.

 Seneler gecse bile,ask bitse bile sizi askla open yuzler kalacak.

Gogsune bastirdiginda yuregini hissedeceginiz bedenler kalacak.

 Tabi hala bu zamanda insanliktan nasibini almis bir yuz bulabilirseniz eger  :)

5 Temmuz 2011 Salı

Yorgunluk ve sabah







Yorgunum fazlasiyla.. Kisa cumlelerim de bundan elbet. Yagmurda islanip kacmak icin ucmaktan yorulup duran kus gibiyim.. Uyanabilsem yattigim yerden kalkabilsem iyi gelecek. Zar zor actim gozumu sabah.. Aksamdan kalma da degilim ki. Icmeyi de sevmem cok. Zaten bizim eve icki girmez pek.. Gecenlerde Istanbul da icelim dedik arkadaslarla. Laf...Iki sek ictim gidip klozete kustum zaten. Midemden bogazima ordan agzimdan dokulen sek raki yakti gecti. On tane kufur saydim. Onlar da dokuldu klozete akti gitti..

Gozumu actim nihayet aynaya baktim iste sabah kalktigim yerden. Rapunzelvari uzunluga kiyip kestirdigim saclarimin hepsi havada.. Rimellerim de akmis .Aferim sana dedim icimden.Sen silme yaptigin makyaji sonra maymuna donen yuzune bakip gulucem dedim... Ustumde bana iki beden bol siyah sort ,yine iki beden buyuk kollari dirsegimi gecen uzun beyaz tshirt le muhtesem gorunuyorum. yuzum oldukca asik. Bakmaya korkuyorum tekrar aynaya. Neyse uyandim cok sukur merdivenden iniyorum asagi ayagima takilan cekete kufrettim. Nalet! kim koymus buraya .. Fermuari da ayagima batti zaten . Bir muddet oturup ayagimi ovusturdum.

Mutfaktan bir fincan aldim.Early grey posetini attim icine. Fincana baktim ayicikli hani su kaynar su koyunca sekil degistirenlerden. Ona da kufrettim bir muddet. Sonra vicdan yaptim ne gunahi var diye. Gectim laptop un basina.. Herzamanki gibi once hotmail actim sonra facebook bilumum bloglar zamazingosu.. Sanki mail gelmis gibi.. Laf.. Sanki 3 senedir gozumu actigimda bana ozel bir mail aliyormusum gibi..

Sanki ask nameleri dolu mail istiyorum. Adam sende.. Sarki linki olan bir mail olabilirdi aslinda uc senedir beklemis olmam gereken. Soyle adam gibi,agir,anlamli.. Arabesk yada pop olmayan.Pop sa bile poplugunu belli etmeyenlerden.

Uzun zamandir gormedigim bir arkadasin profilini acmisim mouse surcmus :))  Bir muddet orda gezindim .Ekledigi sarkilari dinledim. Sonra Sila nin -oluruna birak- sarkisini eklemis. onu dinledim arka arkaya. Baktim yuzum gulmeye basladi. Sani ilk defa duyuyorum sarkiyi ..Laf.. Ama bugun iyi geldi bana.. Salondaki aynaya baktim guluyorum kahkahalarla. Kafayi yedim sanirim..

Bir yandan da dusunuyorum neden kendimi ozel hissetmek istedim durup dururken sabah sabah diye. Aslinda buna guluyorum kahkahalarla. Neden uc senedir farketmedim bunu diye.

Sonra baktim cay iyice sogumus.Gidip doktum ikinci poseti attim bardaga. Baktim ayiciklar geri gelmis. hic te sevmem ayicik,pelus,peruk,postis herneyse oyle seyleri.. Degistirdim bardagi digerini attim lavaboya resmen.. Bir daha icmeyecegim o bardakta cay may..

Aslinda nazenin gorunuyorum disardan e ben de kadinim yahu! Bende severim pembe topuklu ayakkabilari. Ama ayakkabi icin aglayanlardan degilim .Ya da ayicik in kulagi kopmus bimlemne olmus oturup aglamam oyle. Valla kafam atsin koparir atarim kolunu bacagini :) Icim oyle degil iste.. Sanirsin erkek.. Aglamaz ,ruhsuz,gamsiz, kati,bolca kufreden.. Kadin miyim adam miyim belli degil..Icime bakarsan tabi..

Bir sigara cektim tabladan..Kibrit varmis yaninda hayret! Cok severim kibritle sigara yakmayi. Sonra kibriti saga sola sallayip sondurmeyi.. Bir de azitmasam guzel olacak .Soyle her aksam yemeginden sonra bir tane kahve ile.. Kahveyi de sevmiyorum artik.. Yillardir 3-5 fincan icen ben sevmez oldum.. Kafayi siyiriyorum ya neyse..

Buarada kulagimda kulaklik var sila dinliyorum. Buaralar hicbir sarki bana gore degil.. Hepsi ask,sevgi,aci ,pismanlik. Ben asik degilim bu bir .Ikincisi pisman da degilim..  Ya nakarati uyuyor bana ya geri kalani.. Laf..



Ayriliklar degismez
Butun asklar aynidir
Hayat herkese hem iyi
Hem kotu davranir
...
oluruna birak herneyse gecer



ps: bu posttan daha uzun bir post yazmistim 1 saat once..yine mouse surctu ve hepsi silindi.. Zaten bugunun verdigi anlamsizlik ustune tuz biber oldu :) Bastan aklimda kalanlari yazdim ama gecmis ola :)
...









3 Temmuz 2011 Pazar

Zaman sadece birazcık zaman..









Uyanamadım bu sabah.. Aslında her sabah böyle ya.. Korku filminde tek başına hayatta kalan gibi uyanıyorum. Soyut anlamda boşlukta uyanıyorum.. Korku yok acı yok kan yok kabus yok . Tek farkı kahramanlık duygusuyla uyanmak ama sonsuz bir boşluğa.. İlginç bir duygu ..


Belki de yaşlanıyorum ,10 sene yaşlanmış halime bakıp rüyalarımı değiştiriyor zaman denen çark. ' Yeter artık gördüğün güzel rüyalar biraz da huzursuz kalk canım ' diyor sanki.

E zaman bu işte ' al para, ver çokomel ' mantığından ibaret. Sana yaşaman için verdiği tüm saniyeleri ,saniseleri her neyse işte yüzündeki çizgilerle değişiyor. Sen 5 senede bir değişen görüntüne aynada yahut fotoğrafta bakınca irkiliyorsun aslında..

Eğer ki mutsuzsan beş senede bir kayan tipine 'gözlerinin ferinin sönmesi,yüzünün renginin gitmesi' durumları lokomotif gibi konulursa eğer, bu rakamı iki ile çarplaman lazım...Bilmem anlatabiliyor muyum? (batuhan piatti gibi oldu idare edin artık) 

Zaman sana düşman,zaman sana tuzak.. Zaman sana ilaç... Kimisine göre..Bu çarenin arkasına saklanır çoğu kişi; bazen sımsıkı sarılır acılarının geçmesi umuduyla. Sık sık 'zamana bırak' derler.. Saçmadır bana göre bu.. Acı varsa acıyordur,yoksa kanıyordur,acı bittiyse birşey hissetmiyorsundur.. '


 Ne zamanı? Öyle birşey yok..' der geçerim. Kimseye zaman vermem ,kendime de vermem ..Vakti zamanı geldiğinde gitmem gerekiyorsa giderim arkama bakmadan. Zerre kadar acı duymam giderken.Çünkü işimi zamana bırakmam..Ya da ben acı çekmemeye programlıyım kimbilir :)



Doğru bildiğimiz yanlışlar vardır elbet. Ya da birileri yanlış konuşuyor bu noktada.

Belki de benim o saçmalayan :)

-----------


Dursun zaman, dursun diyorsun da
Oyun değil ki yaşamak
Sen inanmasan da bi' son var anla
Herkese inat

Duysun seni, dönsün diyorsun da
Oyun değil ki yaşamak
Yok bir çaren anla,
Sakın uyanma yıllara inat...


(Manga-Dursun zaman)

Resim erhangiseyler den alıntıdır

1 Temmuz 2011 Cuma

RUYA....














 Ne oldu , nasıl oldu , bir yanım açıkta mı kaldı bilmiyorum fakat hayatımın en ilginç rüyasını gördüm dün.. Normalde sakin yapımla bütünleşen rüyalarım vardır hep. 'kızım sen valla erdin ' dedirten cinstendir çoğu bazen, bazen de dediğim gibi kabustan uzak normal rüyalar..

Nyse uzatmayalım rüyaya gelelim.. Kalabalıklardayız kapıları küçük evlerden içeri dışarı itiş kakış gidiyorum.Kına gecesi sözde .. Aksam vakti.. Sokaklar karanlık yürüyorum elime kına yakmaya çalışarak !?!  Teyzeme yetişmeye çalışıyormuşum.

Ağacın altında üstü topraklı bir iskelet ağaca dayanmış oturuyor. Bana birşeyler anlatmaya çalışıyor. Dinliyorum ama acelem var diyorum. Acelem var deyince bir kahkaha koparıyor ağzından topraklar döküle döküle sonra o kuru ağız açılıyor iki yana ve iskelet ,iskelet haline dönüyor :)

Sonra koşuyorum sokaklarda teyzeme yetişemiyorum. Elime bakıyorum heryerini siğil kaplamış. Yüzüme bir bakıyorum aynada,Saçlarım siğilden görünmüyor ! Karnabahar gibi kafamı sarmış.  siğilleri sanki onlar strafor tarzı birşeymiş gibi koparıp koparıp atıyorum avuç avuç..

Aynı karnabahara benziyorlar..Tiksinirim böyle şeylerden de nasıl.. Sabah uyanınca direk ellerime baktım tabi kına fln da yoktu.. Hayır 25 senelik ömrümde ,çocukluğumda görsem ya böyle bir kabusvari rüya.. Ama tabi tabiri güzel bir rüya bu.. Ama insan garip oluyor yahu kafasını saran siğilleri görünce..

Ertesi gün teyzemlerden bebek haberi aldık. Meğerse karanlık sokaklarda ona yetişiyormuş kadıncağız.. İskelet in kahkası ,sabah, rüyamda söylendiğim şeylere gülmeme çıktı.. Siğiller , sıkıntımı atıyorum demek sanki

Ve kına...


 Kim yakacak kınayı bilemiyorum :))

28 Haziran 2011 Salı

Eat,Pray,Shop !








                                      





Eat ,pray, shop !  Bugun hayvan gibi alışveriş yaptım.Neydi zorum bilmiyorum.
Alışverişten sonra ne kadar kalorili şey varsa yedim,üstüne bir de bol kremalı frappe götürdüm. Şimdi gözümün önünden mantı geçiyor..Bugün kandil tabi onu da es geçmemek lazım. Al sana eat,pray,shop..

Uzun zamandır beklediğim kitabı aldım.Tek taşımı kendim aldım gibi olduysa kusura bakmayın!

 Yekta Kopan ın 2010 öykü ödüllü kitabı 'bir de baktım yoksun'.. Sırf merakımdan o da..Öykü yarışmasına hazırlanıyordum ya rakibim ne yazmış diye kuduruyordum. İlk öyküsünü bitirdim. Bi de kendi ilk öyküme baktım. Ohoo dağlar kadar fark var. Onunkınde konu yok,benımkınde olması gereken sayfalar..

Arka kapakta güzel bir söz var 'Buzdan bir kütle ,mumyadan bir heykel gibi izledim kaderimi.Babam yanımda olsa bir tokat atar kendime getirirdi beni '.. Öyküye merak saran varsa rahatlıkla önerebilirim.

Buarada kandiliniz mübarek olsun..

24 Haziran 2011 Cuma

Ya Sonra?



                                             







 bu blog ,yön değiştirip daha derin mevzulara,evliliklere,ikili ilişkilere,bunların ruhumuza yansımasına doğru yola çıktı .. Belli bir zaman sonra neyden bahsedeceğim ben de bilmiyorum açıkçası. Zaten tüm bunları beynim değil parmaklarım yazıyor.

Beynim şuan öyle yorgun ki sanırım bir daha bu yorgunluktan hiç kalkamayacak.. Sanırım parmaklarımla konuşmaya başlayacağım yakında..Parmaklarım hangi harfi emrederse klavyede o harfe basıyorlar. Beynim ,parmaklarımın isteğine boyun eğen bir aracı sanki .. Parmaklarımsa kendilerinin efendisi ve kölesi..

Az önce 'Ya Sonra ' adlı filmi gecikmeli de olsa izledim.Evliyken kendi hayatını yaşayıp kendi kararlarını kendi veren ,ve bu kararları evlilik camiasında bir elmanın yarısı diye adı geçen kadına danışma ihtiyacı hissetmeyen nadir! insanlardan olan Adem 'in karısı üzerinde dönüyor feleğin çemberi.. .

Blogumun yön değiştirmesi gibi film yön değiştirip kadının yıkılan umutlarına,hatrı sayılır bir acı çekmesine rağmen devam eden umursamazlıklar yüzünden tekrar acı çekip ' ben senin bekarlık zamanlarından kalma hizmetçinim' i haykırarak söylemesine ,sonra iş hayatında yükselip itibar görmeye başladığında elmanın özgür tarafı Adem 'in pişmanlıklarına dayandırılıyor seneryo..

Ya sonra??

Sonrası malum Türk toplumumuzun istediği ,beklediği gibi bitiyor. Kadın Adem'e geri dönüyor tabi ki.. Çünkü toplumumuz acılardan beslenmek zorunda,çünkü toplumumuz sonu ağlayarak bitmeyen dizi,film ne varsa izlemiyor! Çünkü toplumumuz çalışmayan kadına 'sen kocanın sözünden çıkma' derken, çalışan ve başarıları olan kadınları destekleyip ona göre puan vermekle meşgul..

Olay karizma da saklı arkadaşlar..İtibar göreceğiniz herhangi bir güce sahip olmak zorundasınız..Evlenseniz de lütfen karizmanızı çizdirmeyiniz..Bu güce sahip olurken aynı zamanda çalışmanız gerekiyor ki ' kocasının lafını dınlemeyen kadın'lıktan cıkıp 'ayakları üzerinde durup para getıren kadın veya itibarı olan kadın' olabilin..

Ağlamayın,sızlamayın,dırdır yapmayın,yemek yerken estetik olun,uyurken melek gibi uyuyun,sürekli saçlarınız fönlü makyajınız taze olsun,sürekli zeki olun aptalca sorular sormayın,kendinizi geliştirin,iyi bir kariyeriniz olsun ve bu uğurda sevdiğiniz herşeyden vazgeçin,erkeğiniz ne yapmak isterse yapsın lütfen ellemeyin,size yasaklar koyarsa dinleyin hatta mihenk taşı edinin bu yasakları..


 Sonra eğer toplumun size zorla uydurduğu bu kalıba sığmazsanız,dayan(a)mazsanız arkanızı dönüp gittiğinizde suçlanın, suç hep size ait olsun.. Olsun ki siz özgür ruhlu Adem'lere geri dönün..


Peki Ya Sonra ????


3 Haziran 2011 Cuma

Ruh,Farkindalik hali ve Yollar



                  







Buaralar fazla ruh kelimesinden bahsediyorum biliyorum ama bu farkindalik oyle bir sey ki, insan bu noktaya gelince istese de bu kelimeyi kullanmaktan vazgecemiyor.  Bazen kendimizi cok kaptiriyoruz gunluk hayatin rutinlerine. Belki hakliyiz cunku belli gorevlerimiz var.Ev islerine,is hayatina,cocuklara ,anne babaya ,Tanriya, evcil hayvaniniza,kocaniza,sevgilinize borclanmak durumundayiz. Biraz fazla duyarli bir insansaniz (ki bencillikle duyarli insan olmak arasinda cok ince bir sinir vardir) daha iyisi daha guzeli icin cabalarsiniz .


Borclarinizi odemek icin verdiginiz cabanin adi hayattir aslinda..Hayattir fakat bazen yalan gibi gelir hersey ..Gozlerinizi kapattiginizda salt bir mavilik,beyninize baktiginizda bir dinginlik gormemeye baslarsiniz.Surekli kafatasinizin icinde donup duran ,susmak bilmeyen kelimeler artmistir son gunlerde.

Gun gelir ki bu kosusturmaca icinden hizla uzaklara kacip , yolun tam ortasinda durup geriye bakmak istersiniz..Fakat bu hengameden kacarken yaniniza almadiginiz birseyler oldugu hissine kapildiginizda aslinda sizi daha da farkindaliga surukleyen seyin kusbakisi halini gorursunuz.

Ruhunuz mukemmellige,adanmisliga cikan virajli yolun en basinda belli belirsiz yorgun ,ifadesiz durmaktadir.Ve bu yol oyle bir yoldur ki mekandan soyut ,yillardan doseli ;ustunden gectiginiz ama asla asina olmadiginiz/hatirlamadiginiz incecik ip gibi bir cizgidir.

Bu farkindalik da yetmez insana ..Geride kalan ruhunuza hayretle bakarken,basardiklariniza sasisir fakat asil o incecik ip gibi yoldan nasil gectiginiz farkindaligini zamansizlik boyutunda yasarsiniz.

 Aslinda bazen keskin taslardan ciplak ayakla gecmissinizdir fakat uzaktan nedense ip gibi gorunur o engebeli yollar.. Ruhunuzun yolun basinda kaldigi, bedeninizde olmadigi icin hislerinizin sizi aldattigini dusunseniz de aslinda sizin tas dediginiz yollar iptir..

Sadece sizin onu geride biraktiginizi, bekleyip geri almanizi size telepatik bir dille size soyleyen ruhunuzun somut halidir o taslar. Ve siz benliginize ,ruhunuzu geride birakmanin bedelini her nekadar bir sonraki yolda gececegini bilseniz de kanayan ayaklarla odersiniz.

Bu yuzden ayaklariniz her kanadiginda durup sakinlesin..Hayatiniz ne kadar kosturmacali da olsa,yuksekce bir yere cikip gozlerinizi kapatin o maviligi gorene kadar yolun basindaki ruhunuzu bekleyin.

Asil farkindaligi ruhunuz geri geldiginde yasayacaksiniz ki onun da ismi ' arinmak' olacak..

2 Haziran 2011 Perşembe

Kuslar , Disiler Ve Kadinlar..
















Gecen gun 5 yildir evli olan arkadasimla sohbet ederken agzindan su kelimeler dokuldu ' biliyor musun RD biz opusmuyoruz ..' Soyle bir bakakalmisim.. Neden dedigimde sunu soyledi sonra 'bilmiyorum cabalamiyor bunun icin' ..

Baktigim yerde soyle bir pencere acildi.Sahne canlandi ..5 yillik bir evlilik ,inanilmaz guzel bir kadin ve adam belirdi gozumun onunde .Bir de yanlarinda disisine kur yapan guvercinler..

Guvercin deyip gecmeyin.Size gercekten insanlik dersi veriyorlar.Allahin mucizelerinden biri gibi dagdan inmis dag adami olsaniz size nasil adam olmaniz gerektigini gosteriyor sanki..Erkek guvercin tuylerini kabartiyor,bilindik bir melodiyle basliyor disinin onunde kendi capinda donmeye.Sanki bir ask dansi.. Sanki disiye tapinma.. Disiyse gayet ciddi duruyor erkek guvercinin onunde.Sonra disinin tuylerini temizliyor tek tek erkek guvercin....Sanki boynunu oper gibi oksar gibi.Sonra da gagalari birlesiyor belli bir ritmle dans eder gibi olurlar.Resmen opusmek bu baska bir sey degil .. Sonrasinda disi izin verirse mutlu son.. Ve erkek guvercin disisini kaybederse asla bunlari bir baskasina yapmiyormus..


Ve daha neler neler.. Kucuklugumden beri balkona paket paket pirinc dokup balkonu konak meydanina ceviren kuslari izleyen ben ,oyle olaylara sahit oldum ki o kucucuk bedenimdeki aklimla guvercin olmayi dilemistim. Aile birlikleri oyle kuvvetli ki inanamazsiniz.. Anne ,disi dominant bir kere.. Baba ,erkek koruyucu,sadik,ruhunu satanlarin tabiriyle kilibik..

Yuva yaptiklari yerden yumurtalar catlayip kuslar ucana kadar anne baba guvercin karsi catida; yagmur yagdiginda bacalarin icine girip ordan gozetlemek suretiyle gunlerce beklediler. Hele kuslarin ucma vakti geldiginde suru halinde ( sanirim akrabalik iliskileri var) gelip; herbiri farkli stillerde sorti yapip resmen 'iste boyle uculur aslanim' der gibi ders verdiler.

Ve ucurdular..

Kimi saginda uctu kimi solunda resmen destek olarak..

Es kaza anne yiyecek bulmak icin yanindan ayrildiginda tek basina ucarsa kus anne hemen gelir kafasina kafasina gagasiyla vurarak onu terbiye ederdi.

Ve biliyor musunuz kafasi gidaklanan yavru guvercin, o sicagin altinda 3 gun oylece orda durma cezasi aldi....Sonra annesi geldi ve ucup gittiler..

Olumlerine sahit olmuslugum vardir kuslarin. Kimi yaramaz bir cocugun sacmasiyla balkonumuza duserdi,kiminin kanadi kirilir kedilere yem olurdu,Kiminin cansiz bedeni agacin altinda dururdu. Genelde biz babamla olen kuslarimizi catiya birakirdik.Sanki ailesine teslim edercesine.. Ve catiya acilan cam pencereden izlerdik usulca ayinlerini.. Tum akrabalar kusun cansiz bedeni etrafinda toplanir belli sesler cikarirlardi.

Buna kargalar! da dahil..


Bakin acimasiz dogada bile akrabalik iliskileri var,yardimlasma var ,bir disiye tapinma (deger verme) ,yuceltilme durumu var.Bir caba bir emek var disi olana.Ve bizler insan ! olarak kuslardan oteye gecemeyen varliklarmisiz megerse.Onlarin bozulmayan dogasindan ornek cikarmayacak kadar kus beyinliymisiz. Biz dogayi mahfetmekle kalmayip doganin etik degerlerini,varolusun belli kurallarini hice sayan insanciklarmisiz.Bizler sosyopatlasan insanlara donusmusuz resmen.

Bir kadinin ruhunu ac birakmanin ,onun Allah vergisi estetigini hice saymanin kadinin ruhunun valizini kapinin onune koymak anlamina geldigi kadar bunun, bumerang gibi kendimize nasil donecegini bilmeyen ahmak insanlarmisiz.. yine 60-70 kusaginda bir nebze saflik duygusu vardiysa da 80 kusagindan sonra hersey bozulmaya basladi gibime geliyor..Eski annelerin ornek olacak sabirlari kadinliklari,babalarin calisip evi en iyi sekilde gecindirme duruslari kalmadi .

Dejenere olan erkek toplumunda ruhu ac birakilan kadinlar, bir erkegin kanatlari altina girme orada sicacik yasama fikriyle oglanlarina sarildilar.. Oglanlari kocalari oldu, sac stillerine karisti,makyajlarina karisti.Anneler mutlu oldu cunku kocalarindan göremedikleri farkedilme olgusunu oğlanları tatmin etti..Bu yalancı tatminle kadının benliğine hükmetmeyi,değiştirmeyi öğrenen oğullar annelerinin elinde adam (?!) oldu. Sonunda da kadin ruhunu ac birakan erkekler cikti ortaya. Kuslar anlamsizlasti,kadin erkeklesti,tutkuyla sevilmeyen bedenler cogaldi.Kisaca biz hayvanlastik...


ps: Erkek anneleri lutfen ogullariniza kucuk yaslarda kus,bocek,tirtil dan once kadini anlatin.. Kadinin ne oldugunu da kuslardan ornek vererek anlatin.Anlatin ki benim yetisemedigim,anlatilanlarla, tv den izlemek suretiyle o sicacik insanlarinin atmosferini hissedebildigim zamanlarin cocuklari gibi yetissinler..Yetissinler ki gitgide sosyopatlasan erkeklerin oldurdugu kadinlari haberlerde gormeyelim artik..




29 Mayıs 2011 Pazar

İlişkiler ,Değişim ve Değiştirip Kendileştirdiğimiz İnsancıklar






İlişkiniz neden bitti diye on kişiye sorsak, mutlaka içinden dokuzu 'Çok değişti son zamanlarda ,ilk günlerdeki gibi değildi' der . Hakikaten de öyle,  eğer bitmiş bir ilişkiniz varsa mutlaka hayatınızda bir şeyler olumsuz anlamda değiştikten sonra bitmiştir.Eğer karşınızdaki değişmediyse siz değişmişsinizdir. Ayrılıkların özünde değişim başkalaşım,yabancılaşma,hazımsızlık vardır. Saydığım bu dört kelimenin eş anlamı ,değişimdir ilişkilerde.

 Mesela hazımsızlık.. Sorunlu bir evliliktesiniz ,bitiş anına kadar tüm sorunları hazmetmiş hatta belki de üstünü kapatırsınız ama herşey bittiğinde 'hazmedemedim' şeklinde ağzınızdan naçizane bir kelime çıkar. Aslında siz karşınızdakini 'o böyle değildi ,değişti' diye çekiştirirken aslında kendi değişiminizi ,hazımlıyken hazımsız olma yolunda süratle ilerlediğinizi farketmezsiniz. Ondandır ya evlilik insan doğasına aykırı diye çoğu insanın haykırışları. En azından ben kendimden biçtiğim paylarla 'evlilik neden insan doğasına aykırı' sorusuna bu şekilde bir cevap bulabildim.

Aslına bakarsanız ruh eşinizi bulmadan evliliği yürütmeniz çok zor. Gözyaşlarınız bile aynı değilse beklediğiniz ,umut ettiğiniz bir atmosfer oluşmuyor kendiliğinden. Ve biz evliliği okadar yüce bir yere koyuyoruz ki aslında biz kadınların kendiyle çeliştiği,cevap veremediğimiz soruların beynimizin ortasından su kaynağı gibi fışkırdığı nokta burası bana göre. En başta abartan bir toplumuz düğünler,şaşaalı gelinliklerimiz,aylar süren ev dekorasyonlarımız,uyum takıntımız,mükemmeliyetçi yönümüz pskikolojik anlamda evlilikten beklentilerimizi çoğaltıyor.

Bu beklentiler çoğaldıkça da karşımızdakini değiştirmeye başlıyoruz.Çünkü biz mükemmeliz ..Evimiz şahane,gelinliğimiz çok güzeldi,düğünde herşeyımız kusursuzdu,biz sacımızı supurge yapan emektar ama ayakları üzerinde durabılen şahsiyetlerdik..Mükemmellik denizinde can kurtaran sarısın,kırmızı mayolu cankurtaranlarız kimimize göre. O yüzden mükemmelleşmiş biz,karşımızdaki erkeği de mükemmelleştirmeliyiz. Oyle ki saçlarını uzatıp maşalamalı,tırnaklarını gokkusagına cevirmeli,rimellere boğup pespembe topuklu ayakkabılar giydirmeliyiz. İdam sandalyesine bağlanmış kendini kurtarmaya çalışan erkeğimiz nefretle bize bakarken biz ona nasıl adam olması gerektiğini ojeli parmaklarımızı sallaya sallaya öğretmeliyiz rujlu dudaklarımızdaki sahte gülümsemeyle.. İşte siz sevgilinizi,kocanızı,erkeğinizi kadınlaştırırken bir yandan da adam! olmasını öğütlüyorsunuz. Kusura bakmayın ama o adamın yerınde olsam içimdeki güçle yemyesıl hulk olur arkama bakmadan kacardım


Bir de madalyonun öbür yüzü var elbet . İdam sandaylesine saçları fönlü,makyajlı,topuklu ayakkabıları çok guzel gorunen bır kadını bağlar erkek. Sonra başlar herşeyını çıkarıp kenara koymaya.Makyajını sildirir,eteğini pantolonla değiştirir,ojelerini cıkarır tırnaklarını keser,ayakkabılarını babetlerle değiştirir.Bir müddet bekler sandalyede ruhu aç kalan kadının kaşlarının uzamasını,saclarının boyasının akmasını. Kadın yaşlanır bir anda kah mutsuzluktan,kah bakımsızlıktan. bu arada erkek kendi yarattıgı erkek kadına! tiksinerek bakar.Çünkü kendinden farkı kalmamıştır.Artık tırnakları kısa,pantolonu kot ,ayakkabıları düz, kadınlığı hiç, ruhu yanık , psikolojisi dibi tutmuş,aklı kendine acımadadır.

Bu sefer vazgecer erkek, eleştirmeye başlar . Bir zamanlar cazibenizden ölüp biten insan değiştirmeye çalışır sizi alabildiğince. Ve başarır da. Ama siz hala idam sandalyesinde ,parmagınızdaki yuzukle ölüm saatinizi beklemektesinizdir. Erkeğinizse elinde sigarası, sırtı sıze mil oteye donuk ''izin verdiğiniz işkencede '' neler yapabileceğini düşünmektedir

Birden aklına gelirsiniz adamın, döner elini koynunuza sokar, ordan aç kalan ruhunuzu çıkartıp masanın ustune koyar.Cunku o da mukemmelleşmelidir. Siz erkek olmuşsunuzdur ve sımdı kadın kalan ruhunuz değişmelidir. Elinden geleni ardına koymaz mukemmel erkek mukemmel sozlerıyle.

 Onu da idam sandalyesinde bağlamaya kalkar fakat ruh çoktan valizini alıp cıkıp gıtmıstır ordan.Adı ustunde ruh ıste baglanmaz oyle dunyevı metaryallerle. Ruh gidince çoktan ölmüşsünüzdür zaten.Kalan cesedinizi parangalardan kurtarmaya cesaretiniz,kadınlıgınız kaldıysa sizde yemyeşil bır hulk olup kalkar gidersiniz.Sonra onca mükemmellik yolunu kat eden siz ıssız bır yerde oturur ruhunuzun geri gelmesini beklersiniz.

Çünkü siz, mükemmellik adına kandırılıp, bu yolda koşarken ruhunuzu beklemeyenlerdensiniz. Çünkü siz hiçbir zaman bir erkeğin saçlarını,rimellerini,hayallerini ,ayakkabılarını,rujunu elinden almadınız ..

23 Mayıs 2011 Pazartesi

Haldun Taner Oyku Odulu




  Suan hem uzaklarda olmayi diliyorum hem de agustosa kadar yetistirmem gereken yarim kalan oykulerimi tamamlamayi dusunuyorum. Bildiginiz uzere bu sene 24. su duzenlenen Haldun Taner Anisina Oyku Odulu Yarismasi duzenleniyor. Canhiras 1.sini bitirdigim oyku oylece duruyor masa ustunde. Kendimi bildim bileli yazan cizen ben sahsen umutluyum yazdiklarimdan. Amma velakin gecen senenin odul sahibi Yekta Kopan in rakip oldugunu belirtmeden gecemeyecegim. Eger katilmayi dusunen var ise kosullari asagida gorebilirsiniz.



Milliyet, edebiyatın değerlerini taçlandırıyor. Tiyatro yazınının ve öykücülüğün ustalarından Milliyet yazarı Haldun Taner’in anısına Haldun Taner Öykü Ödülü’nün bu yıl 24′üncüsü veriliyor
KATILIM KOŞULLARI
1- Ödüle aday olacaklar, kısa öykülerden oluşan yayınlanmış bir kitapla başvurabilirler. Kitabın 1 Eylül 2010′dan sonra yayımlanmış olması gerekir. Ayrıca kitap olabilecek nitelikte en az 3 öykününyer alacağı bir dosyayla da başvurulabilir. Yapıtlar Türkçe yazılmış olmalıdır.
2- Her aday imzalı bir başvuru yazısını mutlaka eklemelidir. Yazarlar bireysel başvuru yapabileceği gibi,yayınevleri, üniversiteler, eğitim kurumları, meslek kuruluşları, sivil toplum örgütleri de aday gösterebilir. Doğrudan başvurmayan adayların önerilmelerine kendi imzalarıyla onayları eklenmelidir.
3- Dosya olarak ödül kazanan yapıtın yayın hakkı, ödül töreni tarihinden başlayarak bir yıl süreyle Milliyet grubuna (Doğan Kitap) aittir.
4- Ölmüş kişilerin yapıtları aday gösterilemez. Ancak aday olduktan sonra yaşamını yitirenin yapıtı değerlendirmeye alınır, kazanırsa ödül tutarı yasal mirasçısına ödenir.
5- Ödüle başvuranlar açıklanmaz, aday yapıtlar kazansın ya da kazanmasın geri verilmez. 6- Ödül olarak 5 bin YTL’nin yanı sıra bir ödül belgesi verilir. Ödül tek olarak verilir, bölüştürülemez, mansiyon yoktur.
7- Kitap ya da dosya olarak aday yapıtlar 8 adet gönderilmelidir. Ayrıca yapıt sahibinin bir A4 kâğıdını aşmayan özgeçmişi ( 8 kopya olarak ) ve bir adet fotoğrafı eklenmelidir. Açık adresleri, telefon numaraları, varsa fax numaraları, e-posta adresleri de başvuruda yer almalıdır.
8- Aday yapıtlar 31 Ağustos 2011 günü saat 17.00′a kadar ( Doğan Medya Center, Milliyet Ödülleri 34204, Bağcılar, İstanbul ) adresine teslim edilmeli ya da yapıtlar yurt içinden bu tarihten 3 gün önce, yurt dışından 2 hafta önce kargoya verilmiş olmalıdır.
Ayrıntılı bilgi için
Telefon: 0212 505 63 49
SEÇİCİLER KURULU
1- Semih GÜMÜŞ ( Yazar )
2- Doğan HIZLAN ( Eleştirmen, Yazar )
3- Cemil KAVUKÇU (Yazar)
4- Yekta KOPAN ( 2009-2010 Haldun Taner Öykü Ödülü Sahibi )
5- Prof. Dr. Şara SAYIN ( İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Emekli Öğretim Üyesi )
6- Demet TANER ( Haldun TANER’in eşi )
7- Prof. Dr. Tahsin YÜCEL ( İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Emekli Öğretim Üyesi, Yazar )


alinti www.kayipedebiyat.com

30 Nisan 2011 Cumartesi

aLAYINA iSYAN !!!


İşte böyle oluyor arkadaşlar bizim göztepemiz bu zamanlarda :) Üstteki kopru zaten bilenler bilir normalde tek basına yurusen de sallanır yaylanır.. Üstü full taraftar dolu dıkkatle bakarsanız. Bir fenomendir göztepeli olmak. Hele orda yaşıyorsanız taraftarın coşkusu istemesen de içine çeker çünkü ' alayına isyan ölümüne gözgöz' 'tam35' duvar yazılarıyla buyumussunuzdur.

Takım tutmayanlar göztepeyi tutar. 35,5 a anlam veremez cunku Ksk da Göztepe de İzmirdir. İsyanı tam 35 le haykırırlar. Ne ksk da ne göztepede karsı tarafın atkısını takamazsınız. Takabılecegınız sınır vapurla denızın ortasına kadardır. Gözgöz ve Ksk ÇArşının girişinde sırf bunun için insanlar bekler. Göztepede 'kafkaf laf sin sin sin kafsin kafsin kaf ' demeye kalkarsanız sayet kafkaf cıkar agzınızdan sadece gerisi gelmez :) Çünkü gerisini size yedirirler...İzmire yeni gelenler duvarlarda bol miktarda göreceği ksk gögzgözü sağ sol parti oluşumu sanarlar. Gerçeği öğrenene kadar atkılılardan uzak dururlar.

Gööööööözgööööz sen bi zim her şe yi miz sin :)))



Ne zaman gelecek o büyük gece
Turlar atacağız sahilimizde
Bir elde biramız bir elde rakımız
Kıyak olacak o gece kafamız
Şampiyon olunca kırk gün kırk gece
İnleyecek İzmir göztepe diye
Göztepe'sin sen bizim canımız
Sarıyla kırmızı akar kanımız
Seviyoruz seni canı gönülden
Sampiyonluk bekliyoruz sizlerden


9 Mart 2011 Çarşamba

Bloğuma DOKUNMA !!!! Dont Intervention to my Blog !!!





Bu ülkede kendi imkanlarımızla !?! kendi bloğumuza illegal girebildiğimiz blogspot lara lütfen destek verelim..

Kalemlerimiz susmasın..

Lütfen...


PLEASE SUPPORT VIA BELOW LINK FOR FREEDOM OF THE BLOGS IN TURKEY
Please mention in the link respectivly: Name, Surname, e-mail, Country

Thank you..

http://www.blogumadokunma.com/


20 Şubat 2011 Pazar

Hayaller ve Gerçekler




Koç burcu çocukların hayalgüçleri sınırsız olur efendım ve yaramazlıklarını hayalgüçlerini kullanarak yaparlar .. Mesela bir kutu klasik mavi kapaklı nivea kremi annesinin makyaj masasının ustune sıvadığı yetmıyormus gıbı altına da sıvar mesela. Üstünü temizleseniz bile alttaki mahsülü haftalar sonra farkedersiniz.. Üstelik bu makyaj masası gelip geçtiğiniz bir yerde duruyorsa yanından gelip geçtikçe üstünüz başınız krem olur.Hele makyaj yapmak için oturduğunuzu varsayarsak yandınız.. O güzelim ipek elbiseler yağlanır son anda başka birşey giyip çıkarsınız.Eve dönünce yağın kaynağını bulmak istersiniz ve bulursunuz :)

Benim yaramazlıklarım insanları korkutma,şasırtma yönündeydi hep. Hala unutamam en üst katta evimiz balkona babam salıncak kurmuştu ,tipik koç ben salıncak zincirini 360 derece takılı olduğu yere dolamak suretıyle balkon demırlerıne paralel konuma getırıp 4 kat yukseklıktekı bosluga ayakta sallanarak karşıdakı komsu kadını korkutmaktan keyıf alarak sallanmıştım. Pencere pervazına emekleyerek geçip oturan aşağıya bakan da bendim. Neyse efendim ne düşündüm bilmiyorum ama galiba 'bunu yapsam ölür müyüm' u test etmekti sanırım hayal ettiğim..

Uzatmayalım hayal gucu güzel birşeydir. Korkutur,şaşırtır,sevindirir.. Küçüklükten beri hep bir hayalim vardı (birçok dıyelım cunku hep hayal kurarak ,kendımden buyuklerle arkadas olup onlar ıcın empati yapıp psıkolojılerını gozlemleyerek buyudum) Bunlardan biri de kendi çizimlerimi dikmekti. Moda deyınce çoğu ınsan akıma kapılmak sansa da bende durum farklıdır. Asla herkesin giydiği şeyi (sokakta cokca gorduklerımız) alıp giymem. Ugs botlar,burberry yağmur çizmeleri,tayt tunık kombinler vs.. Kendime yakıştırdığım parçaları modaya göre uyarlarım sadece. Ama şu 'öyle bir geçer zamanki 'deki Carolinin vintage larına ayrı bir tutkum var.

Dikebilsem,üretebilsem dizilere pazarlayabilsem yada kendim giysem bu sefer vıntage lar ıle ikoncan olsam :)) Amma velakin ben dantel,örgü gibi hobilere pek tahammülü olmayan biriyim.En son bimlemkaçyuzonuc senesınde fıskosun orta gobegını ormeye başlamıs ,dantel marullanmaya başlayınca kaldırıp yere atmıştım. Okadar sinirim bozulmuştu ki ördükçe her ilmekte sinirim geriliyordu.

Ben yazı yazmakla,sporla,yemek yapmakla,üretmekle mutluydum. Fakat son zamanlarda annem özellikle ablam diktiklerini gösterdikçe bende bir heves oldu ki sormayın. Aklımı yitirecek gibi oldum okadar güzel şeyler çıkmış ki ortaya.İpekyol,yargıcı dakıler halt etmiş resmen.. Burda dergilerine baktım gerçekten güzel şeyler var mı diye yine bende bir akıl yitime durumu..Her sene isteyip bulamadığım modeller orada.. Ablamın da yeni başladığı profosyonel dikiş kursuna gitmeye karar verdim. Umarım fıskos dantel gibi aaargghh diye fırlatıp atmam yere ..

Ps: Dikişseverler lütfen moral veriniz puf noktalarında paslaşalım ...

16 Şubat 2011 Çarşamba

Dualar ve Aminler

                            


Yazmak istiyorum ama gecenin ikisi olduğundan mıdır yoksa bugün yazma yetimi mi kaybettim inanın aklıma konu gelmiyor ki memlekette yazmaya değer çok şey varken.Doğaçlama bir yazı olacak galiba bakalım neler çıkacak .

Aklıma başlık geldi konu gelmedi desem gülmezsiniz umarım.Hani bir turkcell animasyonlar vardı Berk Tokay imzalı..Aptal kız,rıza abi,joker hakkı çoğumuzda birşeyler çağrıştırmıştır.(Hatırlamayanlar google a 'hazırkart berk tokay' yazıp izlesin) Neyse efendim şimdi bu reklamda sevgili Nil Karaibrahimgil in hazırkart reklamı için söylediği 'ben özgürüm' şarkısını iki kafadar animasyon yapmış.Müzik aynı olmakla beraber sözlerin bir kısmı şöyle;

Bizim köy vardı ya uzaklardaaaa
Ben gittiiiiim
...
Bir soru vardı ya cevapsız
Cevabı buldum soruyu unuttum..

Bana uyan durum bu olsa gerek . Başlığı bulup konuyu unutmak.. Şuan beynimden bu başlığa uygun yazı yazmasını istiyorum.Ellerimden hızlı olmamasını istiyorum (çünkü çok hızlı yazıyorum fazla gürültülü olabiliyor)  Sürekli birşeyler isteme modundayım bu aralar.Evrenden,kendimizden,Allahtan,karşımızdakinden,beynimizden,aklımızdan,sokaktaki insanlardan,bloglardan,yazılardan..Temel ihtiyaçlarınız haricinde kendiniz,beyniniz dahil kimseden birşey istemeden bir gününüzün geçtiği oldu mu hiç? Ben hiç denk gelmedim şahsen.Sürekli meşgul sürekli dolu sürekli plan program..

Beynim öyle hızlı çalışıyor ki resmen antika bir saat gibi tik tak şeklinde yankısını duyacak kadar oluyorum. Saniyeye sığan düşünce sayısı bloğumun istatistiğini geçmese de hatrı sayılır bir rakama ulaşır..Saçma düşünceler,akıllı çözümler,dahi buluşlar ,kriminal incelemeler ?!? o delilik sınırı senin bu delilik sınırı benim geziniyorlar .Ve bu düşünce kirliliği yoruyor arkadaşlar enerjiyi çalıyor..

 Ve bu film şeridi gibi akan gereksiz düşüncelerle hayatımızı karmakarışık hale getiriyormuşuz. Yani düşündüklerimizin düşünce yoluyla evrene yollanan mesaj olduğunu düşünürsek varın siz tahmin edin hayatınızda neden dikiş tutturamadığınızı yada istediğiniz birşeyin neden yön değiştirdiğini.. Bakın yazıyorum az önce aklımdan geçenleri;

Güzel bir film olsa izlesek Zzz 02:10
Pileli etek istiyorum !!!! 02:10
Ama aklımdaki modelden olacak !02:10
 moda diye herkes aynı tip ..ben kendi çizimlerimi diktirmek istiyorum 02:10
Yarın blog için fotoları laptop a aktar.. 02:10
Çok hızlı yazıyosun gürültü yapma.. 02:10
Bu şarkı da baydı Zzz 02:10
Acıktım mı sankı ?!? 02:10
ne yesem ??? 02:10
uykum da var .. 02:10
Pnomatik ne güzel birşey mühendislik öğreniyorum 02:10
yarın programda bende birşeyler çizeyim ..02:10
otur oturduğun yerde napcaksın pnomatıgı !02:11
otur yarışma için öykü yaz ..02:11
heralde dramatik yazarlık harici yeteneğim olsa olsa kriminal lab.da inceleme olurdu 02:11
otopsi de yapardım ama kokuya hassasım 02:11
CSI da görmüştüm burnuna bir parça vazelin suruyordu kapatıyordu yani 02:11
CSI Ny ne güzel dizi ya daha çok krim.terim kullanmalılar 02:11

....akhdskflşfmdlscöşsaöşs...


bakın 2 dk. boş boş tv ekranına bile bakamıyorum . Evrene giden mesaja bakın..

pnomatik,otopsi,pileli etek ...

Kabus gibi..

Sürekli birşeylerle ilgilensem bile içimdeki ses yankılanıyor bu şekilde.

Sanırım Delirdim....

14 Şubat 2011 Pazartesi

14 Şubat ..Acı çekenler için yazıyorr..

                                           
Bu postu okurken lütfen kulaklığınızı takıp baştan dinlemek kaydıyla sağdaki mixpod a tıklayınız. 14 Şubat için seçtiklerimi ilk sıraya aldım sizin için ,11 tane şarkıyı öne çektim. Sevgiliniz/eşinizle evde takılacaksanız bu şarkıları şiddetle tavsiye ederim.Sonuna mutlaka neşeli ,kıpır kıpır birşeyler ekleyin ki hüzünden keyfiniz kaçmasın ,sevdiğinizi hüzünle baymayın :)


Ben öyle sıraladım şuan .Maıro Winans I dont wanna know ile bitiyor hüzün . Eğer vaktiniz yoksa amr diab -Makoontesh nawy i dinlemeden geçmeyin.

14 Şubat, medyanın abartmasından dolayı aslında anlamsız bir olay benim için.(Hemen huysuz herşeye muhalefet yaftası yapıştırmayınız rıca ederım :) ben özel günleri severim,özel günleri özel yapmaya çalışırım )

Haftalar öncesinden gazetelerde ekler çıktı. Ne almalı?Ne giymeli? Nereye gitmeli? En çok da ne alalım köşeleri..Sanki her gazete tüm markalar babasınınmış gibi reklam reklam üstüne alın,sevindirin,uçurun sloganlarıyla dolu..

Bugün için yapılan hazırlıklar,hediyeler,eğlencelerin sadece sevgilisi olan insanlar için olması anlamsız kılıyor en başta..Efendim zaten seven sevilen insana hergün sevgililer günüdür. Bugün haricinde de aşık bir kadın/erkek giyinip süslenip,hediyeleşip romantik bir gün geçirebilir..Ama aşk acısı çekenler ,istemedikleri halde ayrılanlar,ayrılmak zorunda bırakılanlar günü de olmalıydı mesela 15 Şubat :)) 14 Şubatta kıskançlık,yıkılmışlıkla el ele kol kola sevgilileri gördükçe huysuzlaşıp eve kendini yıldırım hızıyla atan,üzerinde pijamalar elinde içki sigara ağlayıp kendine 'bittiğini anlatan' kişi, 15 Şubatta neşelenmeli hatta ayrıldığı insanla yemeğe çıkıp eğlenip 'ulen niyazi ne adamdın sen be ' deyip gülebilmeli.

'çünkü ayrılık da sevdaya dahil
çünkü ayrılanlar hala sevgili'

demeyin...Ayrılanlar sevgiliyse eğer yerine konanlarla neden şuan birlikteler ?!? Hayır yani en azından insan önündeki 14 Şubata kadar beklemeli..Saygı duymalı..

Desem de inanmayın..

Demek ki birşeyler bitiyor ki insanlar ayrılıyor ,hemen aşık olmaya hazır hale geliyor..Ya da bitirene kadar uğraşıp bittiğindeyse neden bitti diye uğraşmaya devam ediyoruz.. Okadar acıdan beslenen bir milletiz ki biz neden bittiğini anlamadan 'erkek psikolojisi,erkeklere güvenilmez/kadınları anlamak zordur,beni aldattı' moduna giriyoruz. Birşey bittiyse bitmiştir .Sevmek,aşık olmak,bağlanmak,çok iyi davranmak bitmeyeceğinin garantisini kolunuza mühürlemek demek değildir.

 Evet acı verir ,kanatır,koparır ama sonunda sizi size bırakır.Sizin tek başınıza ne olduğunuzu ,nasıl hızla toparlanmanız gerektiğini ,ayağa kalkmanın binbir yolunu gösterir ayrılıklar.. Dibe vurursunuz evet ama unutmamak lazım dibe ayağınız degmeden yukarı çıkmanız zordur..

O yüzden acı çekenler bugün dibine kadar ağlasın,kendine bittiğini anlatsın.Ama yarın toparlanmış bir şekilde herkes yoluna baksın sabah kocaman gülen bir yüzle aynada kendini selamlasın.

Çünkü yarın herşey çok güzel olacak..

Sevgililer gününüz ,Kandiliniz kutlu olsun..Allah aşkla yanan gönüllere denk gönüller nasip etsin..




Kim bilir kim olduk
Bile bile göre göre
Sustuklarımız kactıklarımız ne ?
Düşündürmeden durmayan
Uyku zaten uyutmayan
Dilde kelamsız
tende selamsız
Bu halimiz ne ?

Defalarca nester vurulan
Sonra gecti deyip sarılan
Ama hala kanayan
yara bende

Kac gecedir sırt sırta
Bizden baska hersey orda
Sen mi ben mi daha cesuruz ayrılmaya...

2 Şubat 2011 Çarşamba

Defne Joy Foster ..

                                                   

Defne Joy Foster ı kaybettik arkadaşlar.. Sabah sabah öyle şaşırdım,öyle üzüldüm ki.. 36 yaşında bir anne hele hele enerji fışkıran ,yerinde duramayan bir insan için 'öldü' denilmesi insanı şoke ediyor.. Her nekadar 'Ceyla Gölcüklü' ile bir sempati bağım olmasa da (defne joy herkesin şımarık çocuğu,ablası,kardeşiydi bu bakımdan diyorum) ona da hayretler içinde bakakalmıştım. O da bir anneydi ,o da çok gençti..

Bunlardan çok önce de Esin için söylemiştim aynı şeyi.. ' Daha çok erken.. ' Esin yeğenimin arkadaşıydı .Türkiye ye geldiklerinde havuza gitmiştik birlikte konuştuk gülüştük şakalaştık. Birgün bir telefon geldi 'Esin ölmüş' diye elim ayağım kesildi,göğsüme bir ağrı oturdu. 15 yaşındaydı Esin.. 'Daha çok erken'di.. Bir günlük yaşanmışlığımız ,gülüşmelerimiz bir daha olmayacaktı..Melek oldu ve gitti..Ama öyle birşey oldu ki Allah annesine iki tane melek daha verdi ..Birisi de tıpkı Esin..Allah hepsinin mekanlarını cennet eylesin ,merhametiyle yargılasın,dostları sevenlerine metanet nasip etsin..


Eskiler hep 'Allah sıralı ölüm versin ' der. Yaşlıdır,hastadır kaçınılmazdır ölüm, amenna..Yada öyle bir durumdadır ki yaşamak onun için her gün ölümdür; vakti zamanı gelir 'kurtuldu' deriz.. Yüce Rabbimizin bir bildiği var elbet bizler akıl sır erdiremiyoruz..


Aslında okadar hengame içinde yaşıyoruz ki hiç ölmeyecek gibi.. Bir anda ölüm etrafımızdan birini alıp götürdüğünde elimiz ayağımız kesiliyor en fazla bir hafta sonrasında yine yola devam ediyoruz.Kalp kırıyoruz,üzüyoruz,sıkılıyoruz,bunalıyoruz,yetinemiyoruz,dedikodu yapıyoruz,öfkeleniyoruz.. Halbuki yarına kimin çıkacağı belli değil ..


Ölüm O' dur ki

'ne bir nefes eksik ne bir nefes fazla' ..

30 Ocak 2011 Pazar

I dont Wanna Know..




Yıllardır dilimden düşmeyen bir şarkı var ki dinlemeyenler mutlaka dinlemeli

Mairo Winans 'I dont wanna know' ..Sağdaki I podda mevcut ..

Şarkının sözleri pek neşeli olmasa da neşeli zamanlarımda dilime dolanır. Neşelenmeniz dileğiyle..



PS: Bu şarkı bir erkekten kadına ..Bir de kadından erkeğe olan versiyonu var Pirates -you should really know.. Yakın zamanda eklerim


Fütüristik mi? Şık mı?

Dekorasyon konusunda her stile bayıldığımdan, seçemediğimden midir yoksa ben gerçekten iddia ettiğimin aksine kararsız bir insan mıyım bilemiyorum hayalimde iki ev vardır hep..

yüksek tavanlı,konak tarzı,kapıları beyaz el oyması,ahşabın tüm zerafetini taşıyan,tavanları badadi osmanlı tekniğiyle dizayn edilmiş bir ev ..

İkincisi 360 derece şehir manzaralı,fütüristik dekore edilmiş bir townhouse..

Yuh gözün doysun dediğinizi duyar gibiyim .Yapacak birşey yok en uçuk hayalim butik otel açmaktı şimdi çıtayı yükseltip yanına bu ikisini ekledim :)


                                                                         Fütüristik








                                                                      


                                                                          CHIC









Chic tarzın şöyle bir avantajı var. Dekore ederken kullanacağınız parçaların çoğunu vintage dükkanlardan,eskicilerden,bit pazarlarından temin edip onarıp keyfinize göre yeniden yaratabilirsiniz. Son resimdeki berjer,beyaz boyası dökülmüş tezgah vs..Olaya duygusal bakarsak el emeğinizle yaptırdığınız ,mutluluğunuzu çığlık çığlığa yaşadığınız eşyalarla oluşan ,jilet gibi değil de kanepe üstünde bir patchwork battaniye gelişigüzel duran ev evdir..

Fakat ben kağıt mendil kutusunun ortada durmasına bile tahammül edemezken,mutfak tezgahının üstünde sadece kettle ve mikrodalga fırının durmasına izin verirken renklerle çok sayıda objeyle şekillenen şık stiline 'Uzaktan davulun sesi hoş gelir' der geçer miyim artık zaman gösterecek
                                                       Kararsızlıkta haksız mıyım ??